18 Ocak 2013 Cuma

ArkeoGezi

İşte gezginlere ve arkeoloji meraklılarına ilaç gibi gelecek bir e-dergi..Arkeoloji öğrencilerinin hazırladığı bu güzel derginin ikinci sayısına ben de Suriye'de bulunan antik Palymra kentinin muhtaşem kraliçesi Zenobia'yı anlatarak destek olmaya çalıştım...

11 Ocak 2013 Cuma

Rabat - FAS


2012 yılının sonunda yaptığımız Fas seyahatine uçağımız ülkenin en büyük kenti Kazablanka’ya inmesine rağmen, başkent Rabat’dan başlamaya karar verdik. Kazablanka güzel bir şehir, ancak daha önceki Fas seyahatimden biliyorum, ülkenin diğer kesimlerine göre turistleri  ilgilendirecek  fazla bir şey yok…Kazablanka’da turistlere  en çok tavsiye edilen  yeri 1994 yılında tamamlanan, okyanus kıyısındaki devasa 2. Hasan Camisidir ama Fas’daki camilerin mimari tarzı bizden oldukça farklı olsa da, bizim gibi Müslüman ülkeden gelen gezginler için çok cazip olmayabilir.

İstanbul – Kazablanka uçuşu yaklaşık 5 saat. Havaalanına inince kalabalık nedeniyle, pasaport kontrolü ve bavulları almak oldukça uzun sürdü, sonrasında da önceden ayırttığımız kiralık arabayı almak için bekledik ve yaklaşık 1,5- 2 saat sonra Rabat’a doğru yola çıktık.



Kazablanka Rabat arası otoyoldan 1 saat ve aman yanınıza yerel para alın çünkü üç kez, toplam 33 dirhem para ödeniyor. Bugün burada hava kapalı, sıcaklık ise 23 derece ama inanılmaz bir rutubet var. İşin asıl ilginç olan kısmı ise buradaki insanlar için kışın gelmiş olması. Ben üzerimde bir tshirt ile fenalıklar geçirirken, adamlar kaban ve mantolarla dolaşıyorlar. Hatta kürk giymiş bir kadın bile gördüm.

Buraya gelirken GPS’imize bir aylık Fas haritası yüklemiştik , sağ olsun Sevgili’de önceden google map’den şehri ve otelin yerini çalıştığı için, arabayı park edeceğimiz yeri elimizle koymuş gibi buluyoruz. Sonrasında da ufak bir bahşiş karşılığı otoparkçı bizi Medine’nin içinde bulunan otelimize götürüyor.




Kaldığımız Riad Dar Zouhour, otele çevrilmiş, avlulu, yüksek duvarlı tipik eski Fas evlerinden biri. Odalar küçük ama oldukça sevimli. Yeşil bitkiler ve çeşitli Fas aksesuarları ile bezenmiş avlusu çok güzel. Buraya bir gece için 2 kişi oda kahvaltı 75 Euro ödüyoruz. Rabat’da oteller nedense pahalı.








Otele gelir gelmez, çantaları bırakıp hemen kendimizi sokaklara attık. Otel Rabat’da görülecek yerlerin başında yer alan Kasbah Udaya’ya çok yakın. Burası aslında 12.yüzyılda inşa edilmiş bir kale ve şimdi, duvarlarının yarısı maviye boyanmış evleri ve bir sürü turistik eşya satan dükkanları ile hoş bir yer olmuş. Yine 12.yüzyılda inşa edilen ve Fas’ı o dönem yöneten aşırı dinci Muvahhitler’in önemli mimari miraslarından biri olan Mağribi tarzı büyük Bab Udaya kapısından girip Kasbah’ın anayolundan dümdüz yürüyünce oldukça geniş bir seyir alanına ulaşılıyor. Aşağıda okyanus, karşıda kardeş şehir Sale ve medina’nın yanıbaşında akmakta olan Bou Regret nehri çok güzel görüntü veriyor.

Daha sonra aşağılara inip medina’nın yani eski şehrin sokaklarına daldık. Başta durum bayağı iyiydi, daha turistlere yönelik dükkanların arasında keyifle dolanıyorduk, sonunda biraz daha ileriye gidelim dedik ve kalabalık bizi alıp götürmeye başladı.





Akşam saatlerinde herkes alışverişteydi galiba ve deyim yerindeyse bindik bir alamete , gidiyoruz kıyamete misali kalabalıkla beraber sürüklenmeye başladık ve bir ucundan girdiğimiz eski şehrin diğer ucundan çıkmamız oldukça uzun sürdü. Gezinin ilk gününde oldukça bunaltıcı bir deneyimdi.




Medina’dan çıkmayı başardığımızda hava kararmıştı ve bizde yeni şehir tarafına doğru yürüyüp hoş bir cafe’de akşam yemeği yedik. Sonra yürüyerek GPS yardımı ile otele döndük.

Rabat’da ziyaret edilebilecek yerlerden biri de 5. Muhammed’in anıtmezarı.  1960’larda inşa edilmiş anıt mezar size çok cazip gelmeyebilir ama anıt mezarın hemen yanında bulunan 12.yüzyıl sonunda Muvahhid hükümdarı Yakup El Mansur tarafından yapımına başlanan ama ölünce yarıda bırakılan Hasan Camisinin tuğla duvar kalıntıları ile, birbirine paralel kısa sutun dizileri ve yine tamamlanmamış camiye ait devasa  Hasan Kulesi son derece etkileyici ve cazip olabilir.


Otelimiz: www.darzouhour.com

4 Ocak 2013 Cuma

Kütüphanemden - Lübnan

Ne zaman yapacağım bir gezi üç aşağı beş yukarı kesinleşse, yaptığım ilk hazırlıklardan biri de hemen internete girip o ülke ile ilgili önce rehber kitap sonra da anı, roman tarzı bir şeyler varsa alıp okumak...

İkinci bir okuma maratonu da gezi sonrası başlıyor. Kimi zaman uçaktaki kilo limitine takılmamak için, içi kitap dolu gülle gibi sırt çantaları ile dönüyorum, kimi zamanda hiç bir şey bulamıyorum. Sonrasında da işte o kitaplarla, dolaştığım yerlere tekrar tekrar döndüğüm, tanıştığım insanları yeniden hatırladığım, keyifli uzun saatler geçirmeye başlıyorum.

Benim gibi okumaya meraklı gezginler için, bundan böyle kütüphanemdeki kimi kitapları buradan paylaşmaya başlayacağım ve yenilerini buldukça da güncelleyeceğim. Sizinde katılımlarınız olursa çok mutlu olurum..

Lübnan'dan getirdiğim kitap İngilizce. Through a Lebanese Window. Letters from Lebanon. Yazarı Elizabeth Thorneycroft Smith..

İlk kez 1994 yılında Uluslararası Sanat Festivalinin sanat direktörü olarak Lübnan'a giden Elizabeth, sonrasında burada yaşamaya başlar. Lübnan'da bir reklam yıldızı olan golden retriver cinsi köpeği Sophie, ve sokaklardan kurtardığı sayısız kedi ve köpek ile yalnız bir kadın olarak bu ülkede yaşadıklarını yazdığı mektuplar ile dostları ile paylaşır. Geçen yılda bu mektuplar bir kitap halinde toplanır.

2006 yılında savaş sırasında da ülkede kalarak zorlukları komşuları ile beraber aşmaya çalışır. Yabancı bir kadının gözünden, bambaşka bir kültüre bakan, okunması çok rahat bir kitap. Kesinlikle tavsiye ederim..