Fas çok güzel bir ülke..Güzelliğinin önemli bir kısmı da
coğrafi çeşitliliğinden geliyor..Fas’ın en turistik kenti Marakeş’ten sonra
rotamızda yukarı Atlas’larda yer alan Ourzazate (Varzazet okunuyor) var..
Kente giden yol gidiş geliş ve dar bir yol, şanssızlığımız
yağmur da çiseliyor. Önce kırmızı topraklı, bol yeşillikli vaha benzeri
yerlerden geçiyoruz, ancak 2260 metre ile Fas’ın en yüksek dağ geçidi Tizin
Tişka’yı aştıktan bir süre sonra her yer kuraklaşıyor. Ve Tibet’in coğrafyasına
benzer yerlerden geçiyoruz.Yol oldukça virajlı ve üzerinde çok az benzin
istasyonu var.
Ourzazate’ye 30 km kala, anayoldan 9 km içeride kalan Fas
tanıtım broşürlerinde sıkça yer alan Ait Benhaddou’ya gidiyoruz. 16. Yüzyılan kalma
Kasbah, hem Unesco dünya mirası listesinde yer aldığından, hemde pek çok
Hollywood filminde arka plan olarak kullanıldığından bayağı bir restorasyon
görmüş.
Kasbah’ın etrafında gelişen yerleşim biriminde fazla bir şey
yok ve önce önünde turist otobüslerinin durduğu tek doğru dürüst lokantada
bizde duruyoruz, amacımız hem tuvaleti kullanmak hem de bir şeyler yemek..Ortam
ve yemekler çok iç açıcı değil ayrıca sıkı yağmur bulutları geliyor, en iyisi
bir an önce Kasbah’ı görmek..
Ben Yemen’de pek çok kerpiç yapı gördüm ama burası da
gerçekten çok etkileyici. Bir derenin kenarına kurulmuş ve üzerindeki köprüden
geçilerek iç kısımlarına ulaşılıyor. Kırmızı rengi, etrafını saran palmiye
ağaçları ile çok çarpıcı bir görüntü. Dışarıdan çok iyi görünmesine rağmen,
içeride çok fazla bir şey yok. Sokakları yine ufak ufak hediyelik eşya satan
dükkanlar ile dolu. Birde buralarda uzun boyları, kemikli yüzleri ve mavi
türbanları ile Tuareg erkeklerini görmeye başladık. Kadın – erkek ince uzun
boyları ile etkileyici bir ırk..
Ourzazate gibi Ait Benhaddou’nun da en önemli gelir
kaynakları turizm ve film endüstrisi. Bernardo Bertolucci’nin 1990 yapımı
Sheltering Sky ve Martin Scorsese’nin 1997 yapımı Kundun filmlerinin kimi
bölümleri buralarda çekilmiş.
Bir zamanlar birileri bu kasbah’ın içine otel, restaurant
falan yapmış ama sonra işlemeyince kapanmış, kaderine terk edilmiş..Terk
edilmiş otelin önünde yerliler para karşılığı üst katlara çıkıp kasbah’a
yukarıdan bakacak müşteri peşinde.. Aslında Ourzazate’de de durum aynı. Film
endüstrisi ve sonrasında da turistlerden gelecek paralar biraz fazla abartı ile
beklenmiş gibi. Küçücük şehirde pek çok otel var ama bayağı bir kısmı kapalı ya
da satılık, kiminin de inşaatı yarım bırakılmış.
Ourzazate’de Kenzi Angkor otelinde kalıyoruz. Günlerdir
medinalarda riadlarda kaldıktan sonra, arabayı tam önüne park edebileceğimiz,
tüm eşyalarımızı rahat rahat odaya taşıyabileceğimiz bir otelde kalmak son
derece iyi geliyor..Otel son derece sıradan, bakımsız ve ruhsuz. Şehirde
aslında kapıda açıkladıkları fiyat bizimkinden daha düşük çok güzel bir İbis
Otel var. Keşke orada kalsaydık en azından onların belirli bir standardı olur
diye düşünsek de, önceden rezervasyon yapmanın zalimlikleri yapacak bir şey
yok..
Otele yerleştikten sonra, araba ile dışarı çıkıyoruz,
aslında çok arabalık da bir şey yok ama rahat oluyor. Her şey yine adı 5.
Muhammed olan bir bulvarın etrafında. Burada turistlerin gidebileceği iki adet
film stüdyosu var. Her ikisi de şehrin biraz dışında. Atlas ve CLA. Şöyle bir
dışarıdan bakıyoruz. Filmler için inşa edilmiş Mısır tapınakları bölümleri,
ufakça bir sfenks çok fazla bir şey vaat etmiyor..
Ourzazate 1928 yılında buradaki Fransız yabancılar lejyonu
için garnizon şehir olarak kurulmuş. O zamanlar burada şu anda 100 yıllık olduğu
tahmin edilen Taourirt kasbah bulunuyormuş. Şu anda da bu kasbah şehrin tek
tarihsel yapısı. Girişi geniş bir meydana bakıyor, ve meydandaki basamaklara
oturunca karşıdan keyifli bir görünümü var. Merdivenlerin en arkasında da
Marakeş’de çok sevdiğimiz ve rahat rahat alışveriş yaptığımız Artisan Ensemle
dükkanlarından biri..Detaylı bir tadilata giren dükkanda belkide günün tek
müşterileri olduğumuz için satıcı bizle uzun uzun ilgileniyor. Behçet’de çok
istediği Tuareg türbanlarından alıyor. Satıcı saatlerce bize çeşit çeşit
bağlama yöntemlerini öğretiyor. Türban renkleri de farklı. Yanlış
hatırlamıyorsam Sahra’da yaşayan Tuareg’ler mavi, dağ ve çöllerde yaşayan
göçebe kavimler lacivert’e yaklaşan bir mavi, Bedeviler mor ve Sahra’da yaşayan
ve Arapça konuşan Bedeviler kahverengi türban kullanıyorlar.
Kasbah’ın yanındaki dükkanlarda biraz dolaşıp, duvarları
buraya gelen Hollywood yıldızlarının fotoğrafları ile dolu bir restaurant’ın
kasbah manzaralı terasında yeşil çay içtikten sonra dinlenmek için otele
dönüyoruz.
Akşam yemeği için ana cadde’de bir yerler ararken, bir arka
sokakta Massinissa Restaurant kaldırıma atılmış masaları ile bize cazip
geliyor. Şansımıza muhteşem bir pizza yapıyorlar. Üstüne üstelik bir de dışarıda oturduğumuz için önümüzde
dikili duran menülerin arkasında saklamamız kaydıyla buz gibi bira servisi
yapılınca keyfimize doyum olmuyor.. Neredeyse bizim masanın hemen önünde seyyar
arabasında Fas’ın en sevilen ayaküstü yemeği salyangoz çorbası satan satıcı ve
müşterileri de bize Fas’ın renklerinden oluşan keyifli bir gösteri sunuyorlar..
Yazı : Ayşegül Erzincanoğlu
Fotoğraflar: Ayşegül & Behçet Erzincanoğlu
Yazı : Ayşegül Erzincanoğlu
Fotoğraflar: Ayşegül & Behçet Erzincanoğlu
2 yorum:
Merhaba; 29 Ekim'de Fas'a gitmeyi planladığımız için blogunuzdaki yazıları ilgi ile okuyorum. Ellerinize sağlık. Fas'ta araç kiralayarak gezmeyi planlıyorum. Sormak istediğim konu; biz yurt dışında iken Google Maps'i çok kullanırız. Turkcell'in yurt dışı tarifeleri ile internete bağlanıyoruz. Beyrut'ta ciddi şekilde internet sıkıntısı yaşadık. Bağlantı adeta 3.dünya ülkesi gibiydi. Çok sıkıntı yaşadık. Fas'ta ki mobil internet konusunda tecrübeniz oldu mu ?
Eren
www.gezelimgorelimbilelim.com
Yorumu bir hayli geç gördüm Eren, ama hayır mobil internet hiç kullanmadık, Biz Türkiye'deki GPS aletimize bir aylık Fas haritası kiralamıştık ve çok başarılı oldu...Umarım güzel bir seyahat geçirirsiniz..
Yorum Gönder