14 Ocak 2014 Salı

Java Tapınakları...


Ünlü Java tapınakları ve özelliklede Borobudur uzun yılların hayaliydi. Yogyakarta’ya ulaştığımızda aslında orijinal planımız güneşin doğuşunu Borobodur tapınağından izlemekti, ancak uzun yoldan ve erken kalkmalardan öylesine yorgunduk ki, bu programdan vaz geçip yola makul bir saatte çıktık.

İlk durağımız aslında benim için Endonezya gezimizin ana nedeni Borobodur oldu.Dünyanın en büyük Budist tapınaklarından biri olan Borobudur  730- 790 yılları arasında Sanjaya imparatorluğu zamanında üç teraslı bir Hindu tapınağı olarak başlanmış ancak bitirilememiş.Bugünkü formu ortaya çıkaran ana yapım aşaması ise Budist Sailendras hanedanlığı sırasında 795-820 yılları arasında sürmüş.





Tapınak aslında büyük bir Budist mandalası şeklinde düzenlenmiş. Kare planlı alt  teras sıradan insanların yaşadığı dünyayı, yine kare planlı orta beş teras tanrısal dünyayı sembolize ederken, yuvarlak planlı en üst üç teras ise nirvanayı ve şeklin olmadığı ruhani dünyayı sembolize ediyor.

Borobodur ve diğer tapınaklara girişte saygı unsuru olarak kadınlarda, erkeklerde bellerine sarong bağlıyorlar. Eğer yanınızda yoksa girişte size bir tane veriyorlar.

Aslında gezi yazılarımda çok fazla mimari, tarihsel ve teknik detaylara girmemeye çalışırım..Ama bu kez beni affedin çünkü bu tapınaklar beni çok heyecanlandırdı.  Okuduğum kitaplardaki bir başka ayrıntıda Saliendra hanedanlığı Khmerler’de önce Kamboçya’yı yönettiği için bu yapının muhteşem Ankgor tapınaklarını etkilemiş olması ve benzer artistik bir estetik sergilemeleri. Borobodur ve Angkor’daki favori tapınağım Bayon arasında yaklaşık 400 yıl olmasına rağmen her iki tapınak arasında ciddi benzerlikler bulmak mümkündür.. Ama merak etmeyin bu iki tapınağın karşılaştırmasını burada yapacak değilim. Merak edenlere ayrıca yazarım..Ancak Uzakdoğu sevdalıları bu iki tapınağa daha bir dikkatli bakın derim..










Borobodur’un girişi ve çıkışıda çok karışık, özellikle çıkışta ne kadar satıcı varsa, yol sizi dolandıra dolandıra onların önünden geçirmeden dışarıya çıkmanıza izin vermiyor..Girişte ise tapınak ağaçların arasından size kendini hemen göstermediği için, ne yöne gideceğinizi bilemeden biraz afallıyorsunuz..

Borobodur’dan sonra yaklaşık yarım saat uzaklıktaki Prambanan’a doğru yola çıktık

Java adasında hüküm süren her imparatorluk ardında çok zengin ve farklı bir tapınak kültürü bırakmış. Java’daki tüm arkeolojik taş yapılar 730-929 yıllarından kalma. Borobudur ve Prambanan’da tüm Endonezya’da o yıllardan kalan en eski örnekler. Daha öncekiler ağaçtan yapıldığı için günümüze ulaşamamış.




Hindu Sanjaya hanedanlığı tarafından 850-856 yılları arası inşa edilen Prambanan, tahminen yeni güçlenen Hindu hanedanın, Borobodur’a karşı yapılaşması. Dikey olarak yükselen tapınağın formunu Hindu kozmolojisi oluşturuyor..

Prambanan aslında üç ayrı tanrıya adanmış, üç ayrı tapınaktan oluşuyor. Bu üç ayrı tapınak dışında tarihsel olarak amaçları bilinmeyen iki ayrı yapıda bu tapınak kompleksini tamamlıyor.

Merkezde ve 47 m. ile en yüksek olan tapınak Şiva’ya adanmış ve içinde Şiva heykeli bulunuyor. 37 m. yükseklikte olan diğer iki tapınakta Brahma ve Vişnu’ya adanmış.



Borobodur’a göre daha büyük taş parçalara yapılan rölyeflerde genellikle Ramayana destanı anlatılıyor. Borobodur’daki rölyefler gündelik hayattan yada Buddha’nın hayatından kesitler gösterirken, Prambanan’dakiler daha çok tarihsel savaş sahnelerine ayrılmış..

Burada da yine Borobodur’daki gibi sarongları taktık ve hatta restorasyon çalışmaları süren bir tapınağa girerken kafamıza yeşil beretleri de takınca birer garip moda ikonundan farkımız kalmadı.


Artık tam öğle saatlerinde hava sıcaklığı bizi iyice yorsa da görmek istediğimiz bir diğer tapınağa Sewu’ya doğru yürümeye başladık. Prambanan aslında içinde başka başka tapınaklarda olan  kocaman bir arkeolojik park. Gördüğümüz bazıları çok küçük ve sanki hiç kazı yapılmamış gibi..




Bizim merak ettiğimiz ve ulaşmak için bayağı yürüdüğümüz Sewu’da çok ilginç kalıntılar olmasına rağmen, içeriye girmeye izin yoktu. Sadece dışarıdan bakabildik. Kaderin cilveleri hep böyle anlarda ortaya çıkar ya, işte bizde tam en sona geldiğimizde bu çok büyük arkeolojik park’ta bisiklet kiralanarak da dolaşılabileceğini öğrendik. Bu sıcak havada harika olurdu ama geçmiş ola.. Bizden sonra gidecekler aman bu ayrıntıyı unutmayın..


Artık iyice acıktığımız için çıkıştaki lokantada buz gibi biraları ve Endonezya mutfağından favorimiz kızarmış pilav Nasi Goreng’leri afiyetle götürdük..


Sonuç olarak her iki tapınak da muhteşem arkeolojik yapılar. Ancak benim eksikliğini hissettiğim şey yaşamıyor oluşlarıydı.. Ne demek istediğimi biraz açmak gerekirse; eski yada yeni fark etmez Uzakdoğu’da hangi tapınağa giderseniz gidin mutlaka ibadet eden insanlarla, bırakılmış sunularla, adaklarla karşılaşırsınız ama ne yazık ki Java’da durum böyle değil. Müslüman bir ülkede olmaktan dolayı her iki tapınağında kaderine ağır bir yalnızlık düşmüş..

Diğer Endonezya yazılarım:

Yogyakarta için buraya
Endonezya'da bir tren seyahati için buraya
10 günde Java - Bali gezginlere ipuçları için buraya

Hiç yorum yok: