26 Nisan 2013 Cuma

Marakeş

'' Marakeş dünyanın en güzel yeri. Mutlaka gelip kendi gözlerinle görmelisin.'' diye yazmış Churchill, Roosevelt'e..Bu mektubun 1943 yılında müttefiklerin 2. Dünya Savaşının son evresini tartışmak üzere Casablanca'da toplanmasında ne kadar etkisi var bilinmez, ama konferans bitiminde iki liderin karla kaplı Atlas dağlarında gün batımını seyretmek üzere Marakeş'e günü birlik bir ziyaret yaptıkları biliniyor. O yıllardaki Marakeş her halde, bugünkünden çok farklı bir yer olsa gerek..Fas turizminin göz bebeği olan kente bugün içinse dünyanın en güzel yeri demek çok zor...

Sabah Tanca'da kapkara ve yağmurlu bir havaya uyanınca, o gün için çok fazla oyalanmadan bir an önce Marakeş'e ulaşmayı hedefliyoruz..Tanca Marakeş arası uzun bir yol ancak sürekli otoban ve çift şeritli yollardan gidilebildiği için çok rahat bir yolculuk oluyor.  Yine hatırlatayım aman yanınızda para bulundurun çünkü Fas'da yollar oldukça pahalı. Bugün yolda tam altı yerde toplam 173 dirhem para ödedik..

Tanca bizi yağmurla uğurlasa da , Marakeş sıcak bir hava ve bol güneş ile karşılıyor. Öğleden sonra saat üç civarı ulaştığımız şehirde hemen bir otopark krizi yaşıyoruz. Cema el Fna meydanının yanında girdiğimiz bir otopark iki gece için 200 dirhem istiyor..Başka şehirlere göre çok yüksek bir fiyat, pazarlık sonucu 150'ye düşüyorlar ama o kadar.

Otelden bize gelen bilgiler gecelik 2,5 - 3 euro civarında fiyat belirtiyordu, bunun üzerine hemen oteli arıyoruz. Resepsiyondaki kız bizi meydanın diğer tarafında başka bir otopark'a gönderiyor, orada da onun yardımı ile biraz daha pazarlık yaptıktan sonra iki gece için 80 dirhem'e anlaşıyoruz.. Bir 20 dirhem'de bizi medinenin içlerinde bulunan otele götürmesi için araba yıkayan adama...Kendi başımıza bulmaya kalksak kesin saatler sürer...




Otelimiz Riad La Croix Berbere fena değil. Bir zamanlar çok güzel restore edilmiş eski bir Fas evi ama sonra bakılmamış, biraz çürümeye terk edilmiş bir havası var..Odaya yerleşir yerleşmez kendimizi hemen dışarıya atıyoruz. İlk varılan yer tabii Cema el Fna meydanı..19. yüzyıla kadar burada insanlar kelleleri kesilerek idam edilirmiş. Unesco koruması altında olan bu alan her halde dünyadaki en hareketli meydanlardan biri..Gece ayrı bir panayır, gündüz ayrı bir panayır...

Arka taraflarda kalan souklarda çok bir değişiklik olmasa da, 12 yıl önce son gördüğümden beri meydanın hemen kenarında olan dükkanlar biraz bizim Mahmutpaşa'ya benzer hale dönüşmüşler..Ucuz hediyelik eşyalar, tekstil ürünleri, Çin malı vırtı zırtı ne ararsanız var..

Yalnız Marakeş Fas'ın diğer tüm kentlerine göre çok daha pahalı..Yerliler için nasıl bilmem ama turistler için hayatın her alanına yansımış bu. Esnafa bu konuyu şikayet ettiğinizde de verdikleri basmakalıp cevap hep aynı,'' ee burası Marakeş...''

Hava kararmaya başlayınca yavaş yavaş meydan daha bir hareketlenmeye başladı..Bir kere her şeyden önce kaşla göz arasında yemek tezgahları kuruluverdi. Bizde akşam yemeğimizi burada yiyeceğiz..Bir taraftan yemek yiyecek bir tezgah ararken, diğer taraftan da gözümüz meydanı iyice dolduran kalabalıkta.Çalgıcılar, dansçılar, ateş yutanlar, akrobatlar, masal anlatanlar, yılan oynatanlar, maymun gezdirenler, falcılar, seyyar dişçiler, yere serdikleri tezgahlarda vırtı zırtı satanlar hepsi burada. İnanılmaz bir cümbüş, çok keyifli bir panayır..









Diğer taraftan da tezgahlarda kızaran etlerin kokusu, dumanı havayı dolduruyor, insanın ağzını sulandırıyor. Her tezgahın müşteri çekmeye çalışan çığırtkanları da, etraftaki tantanaya çok uygun. Sonunda Behçet futbolcu muhabbeti yaptığı bir tezgaha oturmak istiyor. '' Chez Muhammed'' Izgaranın yanına etler, sebzeler, salata çeşitleri dizilmiş. Bizde yanında acı bir sos ile gelen çöp şiş ve domates salatası yiyoruz.Gerçekten çok lezzetli..Bizimki gibi et kızartan tezgahların yanı sıra, deniz ürünleri satanlarda var. Fas'lıların çok sevdiği salyangoz çorbası, tatlıcılar, yeşil çay satanlar, geleneksel yemek tajin yapanlar hepsi burada..Yemekten sonra başka bir tezgaha geçip, bol naneli bir çay içtik.Güzel bir gün ve güzel bir gece oldu..

Ertesi sabah otelde kahvaltıdan sonra, hedefimiz Marakeş'in yeni kısımlarında bulunan Majorelle Bahçeleri. 1923 yılına Fransız ressam Jacques Majorelle tarafından yaptırılan villa ve etrafındaki harika bahçeler, Marakeş'de soukların karmaşasında geçen bir günden sonra insanı çok rahatlatan bir değişiklik. Ressam daha hayattayken 1955 yılında halka açılan bahçeler onun ölümünden sonra Fransız modacı Yves Saint Laurent'e satılmış.







12 yıl önce gördüğümden beri bahçenin girişindeki bambular bir hayli uzamış ama asıl 1400 farklı çeşit olduğu söylenen kaktüsler inanılmaz büyümüş..Birde ölümünden sonra bahçenin bir YSL için ufak bir anıt yaptırmışlar. Burada ayrıca ufak bir müze ve bir de hoş bir hediyelik eşya dükkanı var ama fiyatlar bir hayli pahalı..Fas'daki en favori dükkanım Rue de Majorelle 33 ise,bahçeden çıkınca hemen karşıda..Klasik Fas ürünlerinin modernize edilmiş biçimlerini satıyorlar...Kesinlikle tavsiye ederim..
,
Sabah buraya gelirken otelin biraz ilerisinden taksiye binmiştik, dönüşü de faytonla yapalım diyoruz ama fayton fiyatları uçmuş gitmiş, ve artık pazarlık etmek ikimizinde canını fena sıkmaya başladığından yürümeye karar veriyoruz. Elimizdeki haritaya baka baka Cema el Fna' ya geri dönmeye çalışıyoruz. İyi ki anlaşamamış faytoncularla, son derece keyifli bir yürüyüş oluyor.











5. Muhammed Bulvarını buldukta sonra dümdüz ilerleyince ünlü Kutubiye Cami ve sonrasında da meydan.. 5. Muhammed Bulvarı lojistik olarak çok iyi bir yerde, eski ve yeni şehri birbirine bağlıyor ve üzerinde de çeşit çeşit otel var. Medina'da bir riad yerine keşke burada kalsaydık diye düşünüyoruz. Arabadan uzakta olmak, eşya götürüp getirmek artık bizi biraz yormaya başladı galiba.

Meydana yaklaşırken sol tarafta Ensemble Artisanale binasını keşfediyor ve çok mutlu oluyoruz..Burası devletin desteklediği, sanatçıların ürünlerini sergiledikleri ve sattıkları bir yer ve Fas için inanılmaz bir şey çünkü her ürünün üzerinde etiket var. Fiyatlar son derece uygun, satıcı tacizi de olmayınca, burada keyifli keyifli bayağı bir alışveriş yaptık..


Akşam için hoş bir yemek yemeği planlıyoruz.Gündüz 5. Muhammed Bulvarı üzerinde güzel restaurantlar görmüştük. Giyinip kuşanıp, oralarda bir yere gidelim, güzel bir şişe şarap ve yanında da güzel bir yemek keyfi yapalım diyoruz..Tabii biz istiyoruz da, Fas'da yemek işlerinde evdeki hesap her zaman çarşıya uymuyor. Bizim beğendiğimiz yerlerde alkol yok, alkol veren yerler ise yemek niyetine sandviç veriyorlar..Deyim yerindeyse ayaklarımıza kara sular inene kadar istediğimiz gibi bir yer bulmak için inat ediyoruz ama çare yok..Sonunda yenilgiyi kabul edip, bari bildiğimiz bir şey olsun diye Marakeş'de yemeyi planladığımız romantik yemeği Pizza Hut'da yiyoruz..Ama romantizm istedikten sonra, yemek aslında bahane değil mi :))

Yazı: Ayşegül Erzincanoğlu
Fotoğraflar: Ayşegül & Behçet Erzincanoğlu