17 Nisan 2007 Salı

Suriyeli Kadınlar

Suriyede kadınların büyük çoğunluğunun başı kapalı. Arada siyah çarşaf giymişler ve daha da ileri giderek yüzünü peçe ile kapatmışlara rastlansa da, büyük çoğunluk bizim tesettür diye bildiğimiz tarzı benimsemiş durumda.


Başı açık kadınlara Şam da daha fazla rastlansa da, Şam a göre daha enerjik, daha yaşayan bir şehir olan Halep te daha az. 1980 lerde Müslüman Kardeşlerin kalesi haline gelmiş olan Hama şehrinde ise, benim kısa süreli gözlemime göre,yok. Hama şehri, şu anda işlevlerini yitirseler de, Asi nehrinden su çekmekte kullanılan, değirmen çarkları- naureleri- ile ünlü. Şu anda geniş bir restorasyon çalışmasının sürdüğü Osmanlı mahallesi de çok güzel. Tekrar kadınlara dönecek olursak, Hama da kaldığımız yaklaşık iki saat içinde, ben sadece bir tane başı açık kadın gördüm. O da belki, Suriye nüfusunun yüzde on unu oluşturan Hristiyanlardan biri olabilir diye düşündüm.

Göründüğü kadarıyla Hristiyanlar Suriye de oldukça rahat yaşıyorlar. Kendi mahalleleri var, şehirlerin en güzel ve hareketli yerleri de buralar. Ülke genelinde 800 tane ibadete açık kilise bulunuyormuş. Bizim Şam da bulunduğumuz sırada, Paskalya yı sokaklarda ayinlerle kutluyorlardı. Suriye ye çok büyük bir kültürel zenginlik ve renk kattıkları ortada. Bizde de bu renklerin olmamasına üzüldüm. 600 yıl Osmanlı da beraber yaşadıktan sonra, ne oldu da biz bu kadar hoşgörüsüz olduk, nerede koptuk diye düşündüm, cevabını bulamadım.

Suriye de kadınların başı bağlı ama, özellikle gençlerde bu biraz sahte duruyor. Daracık pantalonlar, daracık bluzlar, bedenin tüm kıvrımlarını ortaya çıkartırken,gözlere çekilmiş sürmeler, iyice inceltilmiş kaşlar, boyanmış dudaklar sizi ısrarla bunların sahibine bakmaya çağırıyor.

Kadınların iç dünyalarını anlamak içinse biraz dükkanlara bakmak yeterli. Ben şu ana kadar gezdiğim yerler içinde en çok kadın iç çamaşırı satan dükkanı bu ülkede gördüm. Hemde öyle beyaz yada ten rengi, kotondan yapılmış işlevsel içgiyimi satan yerler değil bunlar. Neredeyse hepsi renkli, panter desenli, şeffaf, kurdelelerle, tüylerle süslenmiş ufacık şeyler.

Halep teki son akşamımızda Güneş Hanım ve eşi Gürel beyle yediğimiz kebabları, mezeleri, hiç olmazsa biraz sindirelim diye, kaldığımız otelin yakınlarındaki, bizim Osmanbey adını taktığımız caddede kısa bir yürüyüş yaptık. Sağlı sollu, neredeyse sadece ayakkabıcıların oluşturduğu bir cadde. Belki yüzden fazla büyüklü küçüklü dükkan var ama ilaç niyetine düz siyah bir ayakkabı arasanız, mümkün değil. Herşey ya parlak, fosforlu renklerde yada payetlerle boncuklarla işlenmiş, lame yada dore stilettolar ağırlıkta. Çantalar da ayakkabılarla uyumlu.

Gezinin sonlarına doğru, Suriyede aslında kadın olarak rahat seyahat ettiğimizi konuştuk. Ne peşimize ısrarla takılıp konuşmaya çalışanlar oldu, ne de tacizkar bakışlar. Fakat şurası bir gerçek ki, öyle iç çamaşırları ve ayakkabılar giyen kadınları olduktan sonra, kanvas bol pantalonlarımız, eski t-shirt lerimiz, en rahat spor ayakkabılarımız, ve makyajsız solgun suratlarımızla, adamlara bizde çok yavan gelmiş olsak gerek.

Fotoğraflar: Halepten çöldeki Resafe kalesine giden yol üzerinde çevre köylerden gelenlerin oluşturduğu bir Pazar yerinden.

Hiç yorum yok: