26 Nisan 2009 Pazar

Meşhed - İRAN

Yasaklarla olan ilişkimiz bazen ne kadarda düz mantıkla işliyor. İran yolculuğuda işte bu doğrultuda başladı. Havaalanına gitmeden önce, öğle yemeğinde bol bol bira içildi. Havaalanındaki zorunlu işler halledildikten sonra derhal bankalarımızın şık lounge’larından birine gidildi, cin tonikler içildi. Uçakta akşam yemeğinin yanında şarap alındı. Bir şişe yetmedi, hosteslerin de gidilen yer konusunda gösterdikleri anlayış sayesinde ilk şişeyi diğerleri takip etti. Eeee kolay değil on günlük zorunlu bir detoks’a tabi olacaktık.

Ve sonunda adını ancak daha birkaç ay önce duyduğum Meşhed’e THY’nin tarifeli uçağı ile gece vakti inildi. Hemen kadınlar baş kapatma faaliyetlerine başladı, unutanlar uçağın kapısındaki polisler tarafından derhal uyarıldı. Diğerleri ne yaptı bilemem ama ben kanımdaki yüksek alkol oranına karşın pasaport polisinin karşısında dik durmayı başardığım ve de düzgün hicabım nedeniyle olsa gerek, oldukca hızlı bir şekilde Horansan eyaletinin başkenti Meşhed’e kabul edildim.

Meşhed, İran’ın kuzeydoğusunda Afganistan sınırına oldukça yakın ülkenin ikinci büyük kenti. Kentin önemi Şiiler için en kutsal kişilerden biri olan 12 İmam’ın, 8. si olan İmam Rıza’nın türbesinin burada bulunması. Meşhed şehri zaman içinde bu türbenin etrafında gelişmiş. Ve türbe sözcüğü sizi yanıltmasın türbe de aslında şehir içinde bir şehir. İçinde bahçeler, avlular, birkaç türbe, üniversite, kütüphane, ve müzeler mevcut.

Bizde ilk ziyaretimizi bu önemli Hac merkezi Estan-ı Gods Rezavi Külliyesine yapıyoruz ve erkekler için hayat aynen sürmekteyken biz kadınlar birde çarşafa giriyoruz. Çarşafa girmeyi öyle kolay bir şey zannetmeyin. Önce bir kenarındaki lastiği kafanıza geçiriyorsunuz, sonra tüm çarşafı tuttuğunuz gibi hop geriye atıyorsunuz, ama bu arada lastiğin kaymaması içinde doğru bir pozisyon bulmanız lazım. Sonrasında çarşafa sarınıp, içeriye hapsolmuş ellerinizle sağınızı solunuzu toparlayıp, ele güne kendinizi göstermemeye çalışıyorsunuz. Bu arada siyah çarşaflı İran’lı kadınların arasında kaybolmayalım diye rehberimiz Mustafa bey bize beyaz desenli çarşaflar aldırmış.

İçeri girmek için çarşafa bürünmek yetmiyor. Kadınlar ayrı erkekler ayrı bir kontrol noktasından geçiyoruz. Gayrımüslümlerin buraya girmesi yasak olduğu için, rehberimiz hepimizin müslüman olduğunun garantisini veriyor. İçeriye büyük çantalar ve fotoğraf makinesi alınmıyor ama cep telefonları serbest, içeride çektiğim fotoğrafların kötü kaliteside bu yüzden. Birde kadınların kontrol noktasında fazla makyajı olanların, makyajı sildiriliyor.

Külliyenin içindeki yapılar devasa, çini süslemeler harika. Önce bizi ziyaretçi merkezine alıp, tanıtıcı bir film gösteriyorlar. Ama film Azeri Türkçesi ile seslendirildiği için takibi zor, yarısında kalkıyoruz. Ayrılırken bize hediyeleri de var. Humeyni’nin Türkçeye çevrilmiş iki kitabı, posterler ve Türkçe Kuran.

Sonra etrafı dolaşmaya çıkıyoruz. Namaz zamanı yaklaşınca avlulara halıları sermeye başlıyorlar. Buradan ilginç bir detay da kadın ve erkeklerin yanyana namaz kılıyor olabilmeleri. Ama asıl kalabalık İmam’ın mezarına yaklaşınca başlıyor. Kadın ve erkeklerin ayrı ayrı yerlerden girdikleri mezar odası binlerce küçük küçük ayna ile süslenmiş, inanılmaz göz alıcı. Etraf oturan, namaz kılan, dua eden kara çarşaflı kadınlar ile dolu. Biz beyaz çarşaflarımızla kolaylıkla ayırt ediliyoruz. İran’lı bir kadın bizi meleklere benzetiyor. Ancak İmam’ın mezarına yaklaşmak nerede ise imkansız. O tarafa doğru yaklaştıkça ağlayan bağıran, yüksek sesle dua eden kadınların sesleri etrafı sarıyor. İran’lı arkadaşım Sara, asıl bu kalabalığı Aşure günü görmelisin diyor.

Sara benim blog arkadaşım. Meşhed’de yaşıyor ve İngilizce yazdığı çok hoş bir blogu var. Önce bloglarımız vasıtasıyla tanışıyoruz, o akşam otele dönünce de karşılıklı uzun uzun muhabbet etme şansımız oluyor. Onun ve ailesinin sayesinde meşhur İran misafirperverliğine birinci elden tanık oluyorum. Sara ayrı, ailesi ayrı Meşhed’i tanıtmak için çırpınıyorlar. Ben onlara götürdüğüm lokumları hediye ediyorum, Onlarda bana Meşhed’in ünlü safranı ve küçük kurutulmuş kırmızı üzümlerini.

İmam Rıza idi, Sara’ydı derken bu yazım hedeflediğim uzunluğun üzerine geçmeye başladı. Tahmin edebileceğiniz gibi İran yazıları uzunca bir süre devam edecek, baksanıza daha Meşhed’de anca dolaşmaya başladık.

18 yorum:

Meead dedi ki...

Thanks for the photos and notes, although I didn't understant it but your photos tell the story.

Gald you made it to enter the shrine in Mashhad. I look forward for your posts about other cities you visited.

Hope you enjoyed your trip to Iran.

Serpil dedi ki...

Aysegül cigim,
kurutulmus, kücük kirmizi üzüm dediklerin ismi "seresht". Biraz eksili oluyor, kavurduktan sonra pilavun üstüne konuluyor ... Ben seviyorum.
Sevgiler.

Unknown dedi ki...

Sevgili Ayşegül,

Tekrar aramıza hoşgeldin!
Geziyi bugünlerde yapmakla ne de iyi yaptın! Umarım bize orada yaşanan gerçekleri yalınkat anlatırsın da, belki bizim karafatmaların aklı başına gelir!Hani özgürlük,miras,şahitlik, kadın hakları vb.konularda Türk kadınının ne kadar şanslı olduğunu; bu şansı ona veren yüce öndere bir kez daha minnet duymak gerektiğini birinci ağızdan işitir, müteşekkir(!) kalırız. Dört gözle o güzel yazılarını bekliyoruz.Tekrar hoşgeldin!

Ayşegül Taştaban Erzincanoğlu/ Behçet dedi ki...

Thank you for your comment Meead. I really enjoyed visiting your country.

Serğil'cim eşin dolayısıyla sen tabiki İran yemeklerine daha aşinasındır. Bende lokantalarda gördüm, hakikaten pilavın üzerinde harika duruyorlar, şimdi sayende isminide öğrendim.

Ne diyebilirim ki Muhsin, sanırım Ata'mızı ben ve diğer grup arkadaşlarım hayatta hiç bu kadar çok minnetle anmamıştık.

mavimantar dedi ki...

Of ya, o çarşafa girmek, hani geçici bile olsa...ne yalan söyleyeyim bana resmen daral geldi.Hadi o bir giysi, ya bütün hayata saran kara çerşafa ne demeli; sanıyorum bunu en güzel senin bu "sanırım Ata'mızı ben ve diğer grup arkadaşlarım hayatta hiç bu kadar çok minnetle anmamıştık." sözlerin anlatıyor.
Bu arada beyaz çarşaflı halinizin meleğe benzetilmesine bende katılıyorum.Resimlerden gördüğüm kadarıyla , onca karanın arasında tertemiz kalmışsınız.
Gözlemlerini merakla bekliyorum...

Kirpikteki Gözyaşı dedi ki...

Hoşgeldin Ayşegül:) Aslında merak ediyorum ben İran'ı. Enteresan bir ülke ve kültür gibi geliyor. Şu çarşaf içi çok sinir bozucu!!!Geçici de olsa giymek ne tuhaf bir duygudur kim bilir...

Basak dedi ki...

Önyargılı olmayacağım diyorum, ama İran'da dayatılan siyasi rejim konusunda ne yaparsam yapayım önyargımı aşamıyorum, sırf bu yüzden de bir kültür ve tarih hazinesi olan İran'a gitmek hala içimden gelmiyor...

En son If festivalinde bir İran belgesi seyretmiştim. İran'da eşcinsellik sonu idama kadar gidebilen bir "suç", ama travestiysen devlet seni (arada kaldığını düşündüğünden) cinsiyet değiştirmeye zorluyor. Ama "bu dine uygun" deyip, devlet desteği vermelerine rağmen bu ameliyatı olan travestiler çektikleri acı yetmiyormuş gibi yine toplum dışına itilmeye, çaresiz kalmaya devam ediyorlar. Zorla ameliyat olanlar "keşke başka bir ülkede olsaydık, o zaman böyle doğduk diye bu acılara maruz kalmamız geremezdi" diyorlardı. Hele bir tanesinin sözü beni çok etkiledi "Allahın işine karışılmaz diyorlar sürekli, ben de Allahın işiyim, böyle doğdum, niye karışıyorlar o zaman" diye soruyordu...

Eminim çoğu sağduyulu İranlının tercihi kesinlikle bu şekilde yönetilmek değildir.

Sarah dedi ki...

I wish that I could understand what is the text! I look forward about your other photos;)
say my greetings to your friend and do not tell her that I have forgotten her name again :))

Meead dedi ki...

When will post some photos of other cities you visited in Iran? I miss my homeland!

Amatör Gezgin'in Gezi Notları dedi ki...

Ayşegül hoşgeldin, gerçekten de çok güzel bir yere benziyor. İlk başta niye İran diye düşünmüştüm ama resimleri görünce bende gitmek istedim. ama çarşafa girme işi gerçekten bunaltıcı bir durum.

La Loba dedi ki...

Siyasi rejimi bir yana görülmesi gereken bir ülke İran.

Devamını bekliyorum. Bol fotoğraflısından.

Adsız dedi ki...

O beyazları giymekle melek ounmuyor.Bu arada şeytanda bir melekti.Ayşegül Hanım uçaktayken içtiği içkileri nasılda ballandıra ballandıra anlatıyor,maarifetmiş gibi...Çarşafı giymenin ne kadar sıkıcı olduğundan bahsedenler siz birde kabir azabını görün...Bu sitede yorum yapanların hepsi nedense aynı kafadan?..Herkes sizin gibi mi yaşamak zorunda?Ona bakarsan bu ülkede de bir çok muhafazakar var.Demokrat gibi görünüp herkesi kendi kalıbınıza sokmaya çalışan sizler varyaaa...Önce insanların din anlayışına sizler saygılı olmayı öğrenin...Kaç sefer Kur'anı okumuşluğunuz var?Aileniz nasıl düşünüyorsa sizde öyle düşünüyorsunuz.Ana babanızın aynasısınız işte...''Ya atalarınız yanlış yoldaysa sizde mi öyle olacaksınız''(ayet-i kerime).Hadi benim fikrimede saygı gösterip yayınlayın bakalım.Aksi taktirde düşüncelerini açıklama özgürlüğüne verdiğiniz değerle ters düşerde güvenilirliliğinizi kaybedebilirsiniz.

Adsız dedi ki...

O beyazları giymekle melek ounmuyor.Bu arada şeytanda bir melekti.Ayşegül Hanım uçaktayken içtiği içkileri nasılda ballandıra ballandıra anlatıyor,maarifetmiş gibi...Çarşafı giymenin ne kadar sıkıcı olduğundan bahsedenler siz birde kabir azabını görün...Bu sitede yorum yapanların hepsi nedense aynı kafadan?..Herkes sizin gibi mi yaşamak zorunda?Ona bakarsan bu ülkede de bir çok muhafazakar var.Demokrat gibi görünüp herkesi kendi kalıbınıza sokmaya çalışan sizler varyaaa...Önce insanların din anlayışına sizler saygılı olmayı öğrenin...Kaç sefer Kur'anı okumuşluğunuz var?Aileniz nasıl düşünüyorsa sizde öyle düşünüyorsunuz.Ana babanızın aynasısınız işte...''Ya atalarınız yanlış yoldaysa sizde mi öyle olacaksınız''(ayet-i kerime).Hadi benim fikrimede saygı gösterip yayınlayın bakalım.Aksi taktirde düşüncelerini açıklama özgürlüğüne verdiğiniz değerle ters düşerde güvenilirliliğinizi kaybedebilirsiniz.

Ayşegül Taştaban Erzincanoğlu/ Behçet dedi ki...

SEvgili adını açıklamayan Adsız okurum, öncelikle gördüğünüz gibi yorumunuz burada yayınlanıyor hemde sabırsızlık edip 2 kez yayınlamışsınız. Adınız sanınız nedir yaşınız kaçtır bilemem ama şunu bilinki insanın kalbindekileri Allah'tan başka kimse bilemez. Onun için bırakın siz tanımadığınız insanları, analarını babalarını yargılamayı, kendi kalbinizi temiz tutun ve aynı şekilde sizinle aynı doğrultuda olmayan düşüncelere de saygı duymayı biraz da olsa ihmal etmeyin...Sonuçta herkezin kabir azabı, yada dünya azabı kendine...

Adsız dedi ki...

ismim müjdat teknisyenim ve irana tam 16 ziyarette bulundum.oldukça yerini gezdim diyebilirm ve çok güzel dostluklarım oldu.iran dışarıdan algılandığı gibi bir ülke değil.inanç özgürlüğünün olmadığı tartışılmaz ancak yobaz bir ülkede değil.türk vatandaşına ülkeye girişte en fazla saygıyı gösteren candan ve sıcak bir ülke.yanımızda bizimle ortak tarihsel bağları olan köklü bir medeniyet.bence gezilmeli ve görülmeli ki vatanın kıymeti bilinsin her iki siyasal görüşte ucların verdiği zararları anlasın

12 dedi ki...

salam

ya ALI dedi ki...

Merhaba
Ben bir İran duyuyorum
Ben İslam ümmetinin Know Birimi birleşik
İmam Rıza cennet
Eğer Meşhed ziyaret etmek isteyen mi
Uzun Müslüman Türk milleti yaşamak
se.na115@yahoo.com

Adsız dedi ki...

Merhaba,Ayşegül Hanım. Meşhed gezisi ile ilgili gezi notlarınızı büyük bir dikkat ve keyifle okudum.Bu arada ben de İran'a daha birkaç hafta önce bir gezi yaptığımı söylemek isterim.Gerçekten büyüleyici bir ülke ve halen etkisinden kurtulabilmiş değilim.Müjdat Bey'le olan yazışmanızı da tarafsız bir gözle değerlendirdim ( haddim olmayarak)Müjdat Bey biraz önyargılı davranmış kanımca ; ama sizin de gezi öncesi alkol muhabbetinizi gereksiz bulduğumu belirtmek isterim.Eğer amaç iki ülke arası mukayese ise zaten az çok insanlar Türkiye'yi de İranı da biliyor.Yine de bu tür yazılarınızın devamını diliyorum.Saygılar...