5 Nisan 2009 Pazar

Antigua

Uzun ve yorucu bir Meksika ve Guatemala turunun ardından Antigua gidilecek ve dinlenilecek en iyi yer gibi gözüküyordu.

Dünya üzerinde en iyi korunmuş kolonyal şehirlerden biri olarak kabul edilen ve Unesco dünya mirası listesinde yer alan Antigua, Guatemala’nın orta kesimlerindeki yüksek volkanlarla çevrili bir bölgede yer almasına rağmen, bana verdiği huzur ve keyif kesinlikle bir Akdeniz sahil kasabasını aratmayacak nitelikteydi.

Parke taş döşeli sokakları, İspanyol Mudehar tarzı kolonyal binaları, her köşe başındaki güzel cafe ve lokantaları, güneşli havası, zevkli dükkanları, yeşile bezenmiş meydanlarıydı, sanırım bana bunu hissettiren.

Antigua ülkenin tarihteki üçüncü başkenti. Birkaç km yakınlarında bulunan ikinci başkent Ciudad Vieja’nın 1541 yılında bir çamur kayması altında yok olmasından sonra 1543 yılında yeni başkent olarak kurulmuş. Sonraki 200 yıl sürecinde Güney Amerika’daki en zengin ve renkli şehirlerin başında yerini almış. Ancak önce 1717’de daha sonrada 1773’deki iki büyük deprem sonrası, yeni başkent şimdiki yerine, Guatamala City’e taşınmış.

Şehrin en gösterişli binalarından biri La Merced Kilisesi. Parlak sarı rengi ve beyaz süslemeleri ile kesinlikle dev bir kremalı pasta kıvamında. Şehrin simgesi ise yine aynı renklerde yapılmış Santa Catalina Kemeri. 1609 yılında burada yapılan manastır binalarını birleştiren bu kemer, rahibelerin dışarıdan görünmeden bir binadan diğerine geçmasini sağlarmış.

Gezilecek, bakılacak bina sayısı çok ama aralarda küçük bir cafe’ye oturup, acı bir Guatemala kahvesi içmeyi de unutmamak gerek. Alınacaklar listesinde ise sadece Antigua’dan çıkarılan koyu renkli yeşim taşı mutlaka olmalı.

Antigua’da müzik aletlerinin sergilendiği bir müzede ise nihayet Atitlan gölü kıyılarının gizemli adamı Moşemon ile karşılaşıyorum.

Moşemon yada San Simon olarak adlandırılan geniş kenarlı siyah şapkası, batılı kıyafetleri ve ağzından eksik olmayan sigarası ile arzı endam eden bu beyefendi, kilise karşıtı olarak kabul edilen bir Tanrı.İçkiye ve sigaraya çok düşkün. Ondan bir şey isteyecekseniz ki, özellikle intikam almak ile ilgili dileklere iyi cevap verdiği düşünülüyor, Ona mutlaka içki, sigara onlarda olmazsa para sunmanız gerekiyor. Moşemon’un içtiği sigaraların külleri uykusuzluğa iyi gelirken, izmaritlerinin ise hırsızlardan koruduğuna inanılıyor. Bu değerli nesneler ise Moşemon’un bakıcılarından alınabiliyormuş. Ülkenin çeşitli yerlerinde 15-20 civarı Moşemon tapınağı yada evi olduğu söyleniyor. Moşemon’un bakıcıları ve onun içki ve sigaralarını paylaşanlarsa tapınakların bulunduğu köylerin yerlileri…

Latin Amerika’da içki sigara düşkünü Tanrıların bolluğu gerçekten çok ilginç. Guatemala’da gerçek bir Moşemon evi görmedim ama Peru’da bir benzerini ziyeret ettim. Ama bu adamlar arasında kesinlikle en hoşu daha önceki bir yazımda anlattığım Bolivya’lı Ekeko..


Bu arada dönüş yolunda başkent Guatemala City’e de gittim, Chichicastenango ve Antigua’nın renklerinden sonra adeta siyah beyaz, ruhu olmayan bir şehir gibiydi. Zenginler ve fakirler arasında yanyana mahallelerde yaşanan derin uçurum aklımda kalan başlıca şey.

Moşemon fotoğrafı Tropical nature travel sitesinden..

1 yorum:

ayşegül laçinler dedi ki...

Merhaba, her okuduğumda yeni ve ilginç şeyler öreniyorum senden. Teşekkürler...
Ama Moşemon'u hiç sevmedim:) Ihhh! içki ve sigara düşkünü şey.