5 Ocak 2008 Cumartesi

Bagan

Myanmar ile ilgili gündüz düşleri görmeye başlamamın, yıllar önce yabancı bir dergide gördüğüm Bagan’da çekilmiş bir fotoğrafla başladığını çok iyi hatırlıyorum. Akşam üzeri güneşin son ışıklarının düzinelerce tapınağı kah aydınlattığı, kah gölgelere bürüdüğü harika bir anın yakalanmasıydı. Gerçek olamayacak kadar güzel diye düşünmüştüm.


Sonra aradan yıllar geçti ve bir akşam üzeri ben Bagan’daydım. Güneşin son ışıkları, Bagan’ın yeşil ovasından adeta fışkıran binlerce tapınağı yalayıp geçerken yine aynı şeyi düşündüm. ‘ Gerçek olamayacak kadar güzel.’ Sanki bir zamanlar sihirli bir tohum bulunmuş da, o zamanın insanları bu tohumları avuç avuç Bagan’ın verimli toprağına serpmişler, sonrasında da o tohumların her biri yeşerip büyüklü küçüklü binlerce stupa ya da tapınak olmuştu..



Bagan ilk kurulan Burma krallığının başkenti ve eskiden 4 milyon pagodalı kent olarak biliniyormuş. Ancak bu sayının bir hayli abartılı olduğunu biliyoruz, o zamanlar birileri her halde uydur gitsin, hiç olmazsa namımız yürür hesabı bu ismi bulmuşlar. Bir de tabi kim buralara gelecek de, kim sayacak diye düşünmüş olabilirler ama birileri saymış işte. 13. yüzyılın sonunda yapılan resmi bir sayımda sayıları 4446 imiş, şu anda tanımlanabilenlerin sayısı ise 2217.



Peki neden bu kadar çoklar? Bunun cevabı aslında binlerce yıldır insanoğlunun genlerine kazınmış korkularla zaaflarla ilgili. Ne kadar çok sevap kazanırsan, bir sonraki yaşamında ya da öbür dünyada o kadar rahat edersinin hesabı tüm bu yapılanlar. Budistler için de hayır işlemenin en iyi yolu bir tapınak veya stupa yaptırmak.. Herkes tabi bütçesine göre yaptırmış. Kimi devasa boyutlarda son derece usta işi yapılar, kimi ise mütevazi bir kulübecik ayarında..Ama eminim dünya alem görsün en büyük sevabı ben yapıyorum işte diye inşaatı gereğinden daha büyükçe tutanlarda olmuştur aralarında. Hani şu bizim Ramazanlarda televizyon kameraları eşliğinde fakir fukaraya verilen iftar yemekleri hesabı..



Ama o akşam üzeri büyükçe bir tapınağın balkonundan dört bir yanımda uzanan muhteşem manzarayı izlerken aklımdan geçenler bunlar değildi. Etrafımda gördüklerimin bir zamanların ihtişamlı Bagan kentinin sadece bir gölgesi olduğunu biliyordum ve ben hayalimde o eski kenti yaratmaya çalışıyordum. Kubilay Han yönetimindeki Moğol ordularının kente gelişi öncesi buradaki sarayların ve tapınakların pek çoğunun ahşaptan yapıldığı biliniyor.Bu yapıların neredeyse tamamı ise zaman içinde yok olup gitmiş. Geriye kalanlar tuğladan yapılmış olanlar. İnanılmaz bir biçimde dünyanın pek çok yerinde karşımıza çıkan Moğol savaşçılarının da, yağmaya ve kıyıma başlamada önce bir an için nefeslerini tutup o muhteşem kenti uzaktan şöyle bir seyrettiklerini düşünmek garip bir biçimde hoşuma gitti o akşam üzeri...



Bugün Bagan’daki pek çok büyük tapınak onarılmış ve kullanılır durumda. İki yıl önce benim orada bulunduğum zaman etrafta çok fazla onarım çalışması yoktu ancak annemin bu yılın aralık ayı sonunda çektiği resimler şu anda yağun bir restorasyon çalışmasının sürdüğünü gösteriyor. Ama yine inşaatta çalışanların arasında kadınların olması düşündürücü değil mi? Bu da bu inanılmaz toprakların başka bir gerçeği..

9 yorum:

Nihat Akkaraca dedi ki...

Sağol, Ayşegül!
Oraları görmeyen bizler için çok değerli bilgilerle dolu yazıların. Ellerine, aklına sağlık.

Geveze Kalem dedi ki...

Benzetmen çok yerinde olmuş, gerçekten ovaya tapınak tohumları serpiştirilmiş gibi görünüyor.
Sevgiler...

Ayşegül Taştaban Erzincanoğlu/ Behçet dedi ki...

Sevgili Behçet, Nihat Abi ve Geveze Kalem,
Bagan'ı siz de çok sevdiniz değil mi? Gerçekten inanılmaz bir yerdi. Kesinlikle unutulmaz..
Sevgiler

Aynur dedi ki...

DAVETIYE

Merhaba arkadaslar bu gün saat 14.00 te Türkiye saati ile 15.00 te AYYA Bayan blogcular kahvesinin acilisi var.Tüm blogcu arkadaslari davet ediyoruz,buyursunlar. Aynur Yaren

www.ayyachat.blogspot.com

Şefika dedi ki...

Oldu mu ya, şimdi de ben gündüz rüyaları görmeye başladım Myanmar'la ilgili! Gerçekten büyülü bir rüya ülkesine benziyor... Fotoğraflara düşen ışık da çok çok güzel. Fotoğrafların güzelliğinden bahsetmişken sevgili Ayşegül, annenin çektiği insan dolu fotoğrafları da çok sevdiğimi söylemeden geçemeyeceğim.

Sevgiler, selamlar ve iyi yıllar

mavimantar dedi ki...

Kendimi bir masal kitabının resimlerine bakıyormuşum gibi hissettim...
Çok ama çok güzeller...

Ayşegül Taştaban Erzincanoğlu/ Behçet dedi ki...

Sevgili Şefika ve mavimantar,
Uzun uzun ve detaylı anlattığımdan anlamışsınızdır, Myanmar gerçekten iyilerinde, kötülerinde olduğu bir masal ülkesi..

Daglarkizi dedi ki...

Bunlar ne guzel goruntuler...Hepsi gun icinde flash back ler halinde yeniden aklina geliyor mu?

Ayşegül Taştaban Erzincanoğlu/ Behçet dedi ki...

Merhaba Dağlar kızı...
Şu sıralar bu görüntüler değil ama 3 hafta sonra çıkacağım yeni bir yolculuğun hayalleri süslüyor aklımı..
Sevgiler