8 Ağustos 2009 Cumartesi

STRATONİKEİA


Sizi bilmem ama işte benim önünden defalarca geçipte farkında olmadığım bir antik kent daha. Yatağan’dan Milas’a giden yolun 7.km sinde. Üstelik öyle sapaktan içeriye doğru fazlaca gitmenize gerekte yok. Binlerce yıllık şehir adeta yolun üzerinde sizi bekliyor. Üstelik yanında bir de bonus var.

Stratonikeia, MÖ 3.yüzyılda kurulmuş. Sonrasında burada Helenler, Romalılar, Rodoslular, Bizanslılar, Menteşeliler ve Osmanlılar yaşamış. En son yaşayanlar ise Eskihisar köylüleri. Eskihisar’lılar köylerini ilk kez 1957 yılındaki büyük depremden sonra terk ederler. 1980 yılında bölgedeki kömür rezervinin keşfedilmesi ve maden çalışmaları, köyün biraz ilerisindeki deprem konutlarının çökmesine neden olunca, köylüler yavaş yavaş eski konutlarına dönmeye başlamışlar. Ancak bir süre sonra bölgedeki yaşamın, arkeolojik çalışmalara ve eserlerin korunmasına engel olacağı düşüncesi ile köy yeniden boşaltılmış.

Ve işte ortaya da gezginler için inanılmaz güzellikte bir bonus çıkmış. MÖ 3.yüzyıldan kalma bir Helen şehrini görmeye gittiğinizi zannederken, zaman içinde onunla içi içe geçmiş eski bir Anadolu köyüne de yolunuz düşüveriyor. Bir tapınak binasının anıtsal kapılarından birini bir zamanlar Ali amcanın arka bahçesinde, sebzeler yetiştirdiği yerde bulmak, yada köyün bakkal dükkanının basamak olarak kullandığı, üzeri harçla sıvanmış, artık adı kaybolmuş Helen bir taş ustasının özene bezene süslediği, oymalı taşa oturup kısa bir mola vermek burada sıradan olaylar.

Anayolda giderken şehri bulmanız ise oldukça kolay, çünkü sapağa kocaman, renkli ve üzerinde aslında sizi bir miktar merakta bırakan bir hoşgeldiniz mesajı ekli bir tabela koymuşlar. ‘ Ölümüne aşkın ve gladyatörlerin kenti Stratonikea’ya hoşgeldiniz.’ Doğrudur yanlıştır bilinmez ama ben kentin broşüründe yazan bu aşk hikayesini, sizi biraz merakta bırakmak pahasına da olsa es geçiyor ve kentin ve köyün sokaklarında dolaşmaya çıkıyorum. Aşk hikayesini merak ediyorsanız bir daha ki Bodrum seyahatinizde buraya biraz zaman ayırıverirsiniz..

Kentin girişinde sizi ilk karşılayan binalardan biri Şaban Camisi. Dıştan kısmen restore edilmiş ve aslının Menteşoğulları zamanından kaldığı düşünülüyor. Hemen karşısında yer alan köyün kahvesi ise bizim ziyaretimizde, ziyaretçileri karşılamak için son hazırlıklarını tamamlamak üzereydi. Önce, artık terk edilmiş evlerin arasından Gymnasion’a ulaşıyoruz. Buradaki arkeologlardan biri bizi kenelere karşı uyardığı için son derece dikkali yürümeye çalışıyoruz. Gymnasion, Anadolu’nun en sağlam kalmış ve en görkemli Gymnasion’u. Bir zamanlar buradaki derslerin ve spor müsabakalarının zamanda silinmiş seslerinin yerini inatçı cırcır böcekleri almış. Bağırıyor da bağırıyorlar..

Adeta zamanda farklı iki yolculuk yaparmışcasına, Stratonikeia ve Eskihisar’ın binaları arasında keyifle ve şaşkınlıkla dolaşıyoruz. Agoranın, tapınakların direncini zaman çoktan kırmış. Bir zamanların görkemli sütunları, sütun başları her yerde. Kısmen ayakta kalmış Abdullah Ağa ve Halil Ağa konaklarında Stratonikeia’dan kalıntıları ve esinlenmeleri görmek olası.
Ağır ağır bir tur atarak en son köyün hemen yakınında kalmış tiyatroya ulaşıyoruz. Antik kentlerin olmazsa olmazı burada da 10.000 kişilik. Anadolu’da güncel tiyatro binalarından çok, antik tiyatroların olması ise ne yazık ki bizim ayıbımız.Bodrum’a doğru yola çıkmadan evvel, antik tiyatro’nun sıralarında oturup, yüzyıllar öncesinin oyunlarındansa Eskihisar’lı çocukların bir zamanlar burada bağıra çağıra oynadıkları oyunları hayal etmek hoşuma gidiyor. Ben çocukken kendi kendime ne oyunlar sahneye koyardım. Eskihisar’lı çocuklarında koyduğuna eminim, ama onların şansına kocaman bir tiyatroları vardı. Geçen ay yazdığım ve aslında Stratonikeia’ya bağlı Hekate Kutsal Alanı- Lagina’nın hemen yanında büyüyen bir mavilimon okuru yazdığı yorumda kendisini bir prenses olarak hayal ettiği nice oyundan bahsetmiş. Her halde bir zamanlar her Eskihisarlı kız çocuğu alımlı bir prenses, her oğlan çocuğu ise şanlı bir gladyatör olduğunu hayal ederdi buralarda…

Hiç yorum yok: