2 Ekim 2008 Perşembe

İmparatorun Seramik Askerleri - Xian

Hepimiz şu yada bu şekilde hayal kurarız, ama ucu bucağı belli olmayan, darmadağınık gündüz düşlerindense, olmazı oldurmayı hayal etmek, pek çoğumuzda eksik olan bir beceri galiba.

Turgut Özal, şöyleydi böyleydi herkesin ayrı bir fikri vardır ama rakipleri için söylediği bir cümle vardı ki hep aklıma gelir; ‘Onlar benim hayallerime bile yetişemezler...’ Benim gibi gündüz düşleri kategorisinde altın madalyaya aday biri için öylesine kıskandırıcı bir cümle ki...

İşte Çin’in Şansi eyaletinin başkenti Xian’a (Şyan), hayal gücü çok büyük bir adama şapka çıkarmaya geldik. Çin’in ilk imparatoru Qin Shi Huang ve hangi akla ziyan anında aklına gelmiş olduğunu çok merak etttiğim ünlü terakota yada seramik askerler ordusu.

Xian 7.4 milyonluk nüfusu ile Çin’in 11. büyük kenti. 1974 yılında köylülerin bir su kuyusu açma çalışmaları sırasında ortaya çıkardıkları seramik askerler sağ olsun, Xian Çin’in unutulmuş ve ziyaret edilmeyen eski bir başkentinden, birden bire dünya turizminin mekkelerinden biri olmuş.

Seramik askerler müzesi, şehrin yaklaşık 1- 1,5 saat uzağında oldukça büyük ve çok güzel yapılmış bir kompleks. Ana kazının yapıldığı yer, üstü kapatılarak çok geniş bir bina haline getirilmiş ve Qin’in savaş düzenindeki ordusu orada hazır bekliyor. Onun yanında iki ayrı müze işlevi gören bina daha var. Birisi yine kazı alanının üstünü örten bir yapı. Ana kazı alanına göre daha ufak ve buranın bir garnizon olduğu düşünülüyormuş. Atlar ve askerler yine sonsuz bir sabır içinde beklemekteler. Bir üçüncü binada ise kazı alanlarından çıkarılan çeşitli silahlar ve iki tanede muhteşem at arabası sergileniyor.

İmparatorun sessiz ordusunun sayımı ise şöyle: yaklaşık 8000 asker, 130 araba ve 520 at. İşin akıl bulandıran kısmı ise, hiçbir askerin birbirinin benzeri olmaması. Yapılan araştırmalara göre kalıplardan seri biçimde dökülmemişler ve her bir heykel ayrı ayrı yapılmış. Yine arkeologların belirttiğine göre askerler ve atlar bugün artık tamamen yok olmuş parlak renklerle boyalı imişler.

Bir iddiaya göre, tüm ordu gücü canlı canlı gömülmek yerine, heykellerinin yapılması için modellik etmiş olabilirlermiş. Kıyafetlerdeki, saçlardaki, yüz ifadelerindeki tüm detaylar ise bu iddiayı destekler gibi.

Yapımına MÖ 246 yılında başlandığı düşünülen bu mezar kompleksinde 700.000 kişi çalışmış. İmparatorun mezarı ve seramik askerlerin bir kısmı ise korumada karşılaşılan güçlükler nedeni ile henüz kazılmamış. Kendisine böylesine bir orduyu layık gören imparator, her halde kendi mezarı içinde özel bir şeyler düşünmüştür değil mi?? İmparatorun ölümünden 100 yıl kadar sonra tutulan kayıtlara göre, Qin’in mezarının içinde saraylar, kuleler, değerli eşyelar ve sıkı durun, içinden merküri akan nehirler varmış. İşte size büyük ötesi bir hayal gücü...

Tabi sizin hayalleriniz ne kadar büyük olursa olsun, öyle bir an geliyorki, başkalarının hayalleri ile kesişiyor. İmparatorun pılısını pırtısını toplayıp, askerlerini de yanına alıp sonsuz ikametgahına yerleşmesinden, sadece 5 yıl sonra, imparatorun ordusu gerçek bir ordunun saldırısına uğrar.Yakılıp yıkılırlar ve seramik ordunun eline verilmiş gerçek silahlar ise yağmalanır. Sonrasında kırık dökükte olsalar, koskoca bir ordunun sessiz ve sonsuz nöbeti başlar.
Kimi yerlerin fotorafını görmek ve sonrasında aslını görmek, bazen sizi hayal kırıklığına uğratır, bazende beklenmeyenin şokuna. Mesela Mısır piramitlerinin fotoğraflarına hep ne harikalar diye bakmıştım, ama gidipte artık Kahire’nin kenar mahallelerinin neredeyse içinde kaldığını görünce, ciddi bir hayal kırıklığına uğramıştım. Qin’in askerlerinde ise tam tersi oldu. Görünce anladım ki, çekilen fotoğrafların hiç biri ordunun ihtişamını anlatmaya yeterli değil.

İmparatorun neden böylesi büyük bir projeye kalkıştığı ise meçhul. Araştırdığım kaynaklardaki en dişe dokunur tahmin, öteki dünyada, ordusu ile yeni bir imparatorluğu yönetme arzusu olabilir diye yazmış. Ama o zaman neden seramikten??? Her halde askerlerini canlı canlıda gömdürebilirdi değil mi?? Neden sorusunun cevabını şu ana kadar kendi kendime verebilmiş değilim. Belki de bu sorunun gerçek cevabı sadece imparatorda gizlidir.

Bu arada son derece komik bir olay 2006 yılında meydana gelir ve imparatorun ordusuna yeni bir asker daha katılır. Kesinlikle hayal gücü genişler kategorisine koyabileceğim Güzel Sanatlar öğrencisi Alman, Pablo Wendel, müzedeki güvenlik görevlilerinin bir gaflet anından yararlanarak, asker kılığına girer ve sıradaki yerini alır. Yazılanlara göre yüzlerce askerin arasında görevlilerin Wendel’i bulması bayağı bir zaman almış. Fotoğraf http://www.brouwer-edition.com/ adresinden ve askerlerin gerçek boyutunu göstermek açısından da son derece güzel bir resim.


Xian sadece seramik askerlerden ibaret değil. Son derece hoş ve benim hayalimdeki Çin’i oldukça andıran bir şehir oldu. Sokaklarında biraz daha gezinmeye devam edeceğiz...

7 yorum:

Hülya dedi ki...

İlginç bir o kadar keyifli yazınızı gıpta ederek okudum.Bu orduyu yakından görebilsem keşke diye.Gerçi öyle güzel ve detaylı anlatmışsınız ki.Teşekkürler...Takipteyim.

Punto dedi ki...

Bu Çinlileri anlamak ne kadar zormuş. Yakında tek güç olduklarında kimse şaşırmamalı. Çok güzel bilgiler için teşekkürler.

Geveze Kalem dedi ki...

İnsan okurken ve fotoğraflara bakarken bu kadar etkileniyorsa canlı görmek kim bilir ne kadar dehşete düşürüyordur.

Oh be, yeniden gezilere başladık.;-)

Nihat Akkaraca dedi ki...

Merhaba Ayşegül, Gezdiğiniz ülkeleri bize kültürel özellikleriyle de anlatıyorsunuz. Biz de hem zevkle okuyoruz hem de o ülkeler hakkında bilgi yükleniyoruz. Sağolun, ellerinize, klınıza sağlık. Nihat abi

Ayşegül Taştaban Erzincanoğlu/ Behçet dedi ki...

Sevgili Hülya mavilimon'a hoşgeldin. Bende bu arada günebakan'ın tarlalarında dolaşmaya çıktım ve çok sevdim. Bundan sonra daha sık görüşmek üzere.

Çİnliler gerçekten ürkütücü bir güç olma yolundalar Punto ağbi. Ürkütücü ve oldukça agresif buluyorum ben onları.Hakikaten dünyadaki bu ekonomik krizden çok fazla yara almadan çıkarlarsa, önlenemez bir güç olacaklar gibi görünüyor...

Sevgili Geveze ,
hakikaten nihayet tekrar yazmaya başlayabildim. Oturup bir yazıyı bitirdikten sonra bende kendi kendime aferin diyorum. Bu arada sana verdiğim Meksika sözü hala aklımda :))

Güzel ve yazmaya teşvik eden yorumlarınız için çok teşekkürler Nihat Abi...

Adsız dedi ki...

ben de iki sene önce uzun bir ÇİN programı içinde terakotayı gördüm,özellikle de diz seviyesinin altında önünüze serilen bu sayısız asker ve at çok etkileyiciydi.Fakat 13 günlük çin de herşey o denli yapma gelmişti ki terakotanın inandırıcılığı çok düşük geldi bana

Adsız dedi ki...

Çoğu blogger sizin gibi iyi yazmaz. Hem ayrıntılı anlatıp hem okuyucuyu sıkmamışsınız. Çabalarınız için de ayrıca teşekkürler.