2 Nisan 2009 Perşembe

Chichicastenango

Bu uzun isimli kentin ünü kesinlikle yüzlerce yıldır burada kurulmakta olan pazarından geliyor. Haftada iki kez kurulan pazar, öncelikle turistlerin hücumuna uğrasa da, civar köylerden gelen yerlilerin alışveriş yaptıkları, el işlerini satışa sundukları inanılmaz zengin renklerle bezeli bir arena. Guatemala yazılarımın başından beri burası için renklerin başkenti diyorum. Tüm bu renkler ise, insanların günlük hayatından, giydikleri kıyafetlerden, ürettiklerinden uçuşarak, adeta bir senfoni oluşturuyor ve gözlerimize ziyafet çekiyorlar.

Güne kolonyal tarzda inşa edilmiş otelimiz Santa Tomas’ın yemyeşil avlusunda her bir yanımda çiçekler, tepemde de iyi mi, kötü mü baktığını anlayamadığım bir papağan dekoru ile başlıyorum. Tepemde pırıl pırıl bir güneş, karnım doymuş ve dışarda da her bir tezgahı ayrı ayrı keşfedilecek inanılmaz zenginlikte bir pazar. Var mı böyle güzel bir gün?

İlk yarım saat kalabalıktan ve renk zenginliğinden afallamış bir vaziyette, arkamdan gelen kalabalık beni nereye iterse, oraya giderek geçirdikten sonra, daha planlı davranarak tüm alanı yavaş yavaş dolaşmaya başlıyorum. Arada sırada nefeslenmek için şehrin merkezindeki Santo Tomas Kilisesinin beyaza boyanmış merdivenleri ideal.

Kilise 1540 yılında bir Maya tapınağının üzerine kurulmuş.Uzun yıllar yerliler buraya pek ilgi göstermese de, kendi inançlarına ilgi ve saygı gösteren Francisco Ximenez adlı bir rahip sayesinde 1700’lü yılların başında yavaş yavaş kiliseye gelmeye ve onun akılcı hoşgörüsü sayesinde de kendi kutsal altarlarını kilise içinde sergilemeye ve kutsal kitapları Popol Vuh’u burada okumaya başlamışlar.

Popol Vuh Quiche Maya’larının şiir tarzında yazılmış ve 9000 satırdan oluşan kutsal kitabı. Bu kitabı gösterdikleri ilk yabancının Francisco Ximenez olduğu düşünülüyor ve kitap rahibin kopyalaması sayesinde bugüne kadar ulaşabilmiş.

Günün ilerleyen saatleri çılgın bir pazarlık ve alışveriş temposu içinde geçiyor. Otelin yakın olması bir avantaj. Ellerime, kollarıma, çantama doldurduğum renkleri odama bırakıp, ikinci ya da üçüncü tur için çıkabiliyorum.

En sonunda, hala keyifle kullandığım gök kuşağının yedi rengi ile dokunmuş bir yatak örtüsü de aldıktan sonra, uçakta ortaya çıkabilecek fazla bagaj ücretinin korkusu nedeniyle pes ediyorum. Ama bugün Guatemala ekonomise kazandırdığım ivme kesinlikle kayda değer.

Kentin Pazar alanının dışında kalan kısımları sakin, insanlar kendi hallerinde, günlük işlerinde. Bu sokaklardan geçerek yavaş yavaş tırmandığımız bir tepede hüzünlü görüntüleri ile bir ateşin etrafına dizilmiş sessizce oturan insanlar görüyoruz. Rehberimiz bunun yerlilerin yaptığı bir ayin olduğunu söylüyor. Gündüz vakti olmasına rağmen kayaların üzerinde mumlar yakmışlar. Bir süre sonra bu mumların yetmeyeceğine karar veriyorlar ki, iri iri mumları yakmadan direkt ortada yanmakta olan ateşin içine atmaya başlıyorlar.

Bir süre daha sessizce oturup onları seyrediyoruz ama her güzel şey gibi bu renkli gününde sonu geliyor. Onlar dualarına bir cevap beklerken, bizim için tekrar yollara düşme zamanı. Hedef Antigua…

1 yorum:

Sarah dedi ki...

Hi,
Please read the comment I took on your English blog, Aysegul