Karışık dinsel tercihlerden dolayı Lübnan’da tatil günlerini
anlayabilmek biraz zor. Cuma gününün
tatil olduğunu biliyoruz ama bu ne Beyrut’da çok belli ne de sabah ilk
ziyaret ettiğimiz kent olan Sur’da. Kentin çoğunluğunu Müslümanların
oluşturduğu Sayda’da ise neredeyse hemen hemen her yer kapalı. Lübnan’a seyahat
edecekler için belki ekstra bir iş olacak ama, Cuma günleri ziyaret edilecek
kentlerin dinsel portresini çıkarmakta fayda var..
Sayda bir Cuma öğleden sonra hayalet şehir görünümünde ve bunun
yararı hiç zorlanmadan sahilde bir otopark yeri buluyoruz.
13. yüzyılda Haçlılar tarafından deniz üstüne inşa edilen
kale şehrin sembolü, ancak kapısına asılmış eski bir kilit uzun zamandır kapalı
olduğunun işareti. Kalenin tam karşısında yer alan souk’lardaki dükkanların
neredeyse tamamına yakını kapalı. Aslında buraların açık halini görmek isterdim
çünkü labirent misali sokaklarındaki dükkanların hepsi bir düzen içinde ve çok
iyi restore edilmiş durumda.Fazlaca bir şey yapmadan biraz o tarafa , biraz da
bu tarafa yürüyüp, istediğimiz şeyleri görememenin sıkıntısı ile Beyrut’a geri
dönüyoruz.
Cuma günü tatili Sayda’dan mavilimon’a yazacak çok fazla bir şey çıkarmıyor, elimde maalesef doğru dürüst fotoğraf bile yok ama yine de İstanbul arkeoloji müzesinin en değerli eseri olarak kabul edilen İskender Lahdi’nin doğduğu toprakları gördüm..
Bu şehirde bulunan Kral mezarlarından biri olan lahit, ilk Türk arkeologu ve İstanbul Arkeoloji Müzesinin ilk Türk müdürü olan Osman Hamdi Bey ‘in 1887 yılında bizzat katıldığı kazı ile ortaya çıkarılmış ve sonrasında aynı kazıda bulunan diğer lahitlerin, bir kısmı ile birlikte bir savaş gemisine yüklenerek İstanbul’a taşınmıştır.
Aslında Büyük İskender’e ait olmasa da ilk bulunduğu dönemde onun sanıldığı için bu adla anılan lahit ve diğerleri o zaman arkeoloji müzesi olarak kullanılan Çinili Köşk’e sığmayınca, hemen karşısına dünyada müze olarak yapılan ilk binalardan biri olan şimdiki Arkeoloji Müzesi inşa edilmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder