22 Ekim 2007 Pazartesi

Bugün kötüyüm....

Bugün kötüyüm. Sabahtan beri yüreğimde kocaman bir yumru ile dolaşıyorum. Gencecik çocuklar pis bir kavgada şehit oluyor. Ülkem artık terörle mücadelenin çok ötesine geçecek, bil fiil bir savaşın tam kıyısında. Sanki aklın bittiği noktaya çok yaklaşmış gibiyiz. Yapmak istediğim tek şey bir koltuğa oturup kara kara düşünmek olmasına rağmen,kişisel ya da toplumsal krizlerde işe yaradığına inandığım tek şeyi yapıyorum. Adeta derin bir meditasyon süresindeymişcesine, tüm dikkatimi vererek günlük işlerimi tamamlamaya ve düşünmemeye çalışıyorum.

Evdeki sabah işlerini hallettim, dışarı çıkarken sitenin yeni köpeği Kuki ile oynadım. Sonra spor salonuna gittim, önümdeki koşu bandında ki eski futbolcu Tanju Çolak’ın göbeğine ve kalın vücuduna bakıp, ben bu adamdan daha uzun süre koşarım diye kendi kendimle iddalaştım ama kaybedip yine kendi kendimle dalga geçtim. Bankaya gittim, eve gelip yemek yaptım ama o yumru hala yerinde duruyor.

Benim kardeşim de askerliğini Tunceli’de yapmıştı. Sürekli operasyondaydılar. O birbuçuk yıl süresince yüreğimin bir kenarı hep kalkık yaşamıştım. İzne geldiğinde yanlış hatırlamıyorsam Bebek’de deniz kıyısında otururken, ‘orada bir savaş devam ederken, burada insanların hiç birşey yokmuşcasına hayatlarına devam etmelerini anlayamıyorum’ demişti. Kimseyi kınamak adına söylenmiş değildi bu sözler, sadece aynı ülkenin farklı yerlerinde insanların hayatının ölüm ve yaşam gibi birbirinden apayrı gündemlerle devam etmesini anlamakta zorlanıyordu. Şimdi de biliyorum ki, kulakları bölgeden gelen her türlü habere kilitlenmiş binlerce ana, baba ve kardeş yüreklerinin bir kenarı hep kalkık olarak günü tamamlamaya çalışıyorlar. O zamanlar kardeşim için yaşadığım korku o kadar yoğundu ki, şimdi aynı durumda olanların neler hissettiğini çok iyi anlayabiliyorum.

Ama birde yaşadıklarını hiç bir şekilde hayal edemeyeceğim insanlar var. Onların oğulları, kardeşleri kırmızı bir bayrağa sarılı olarak geri geldi. Ölümle tanışmayanımız var mı, herkes bir gün sevdiklerini kaybediyor, canı yanıyor ama böylesi bir ölümün can yakması sanki diğerlerinden çok daha fazlaymış gibi geliyor bana. Babamı kaybettiğimde en büyük üzüntüyü yaşadığımı zannetmiştim ama şimdi düşünüyorumda, kardeşim oradan dönemeseydi, ‘vatan sağ olsun’ deyip, yaşanacak acıları yaşayıp, ülkesini halen çok seven bir vatandaş olarak hayatıma devam edebilirmiydim, huzur bulabilirmiydim? Cevabını veremiyorum.

Tüm bunları düşünüyorum, yazıyorum ama elimden hiç bir şey gelmemesinin çaresizliğini de yaşıyorum. Söylediğim gibi bugün kötüyüm.

13 yorum:

mavimantar dedi ki...

Sevgili Ayşegül...
Yüreğimde aynı ağırlığı bende taşıyorum.Kafamı dağıtmak için bir sürü iş yaptım bende.Ama kulağım hep haberlerde.Dediğin gibi "aklın bittiği noktaya çok yaklaşmış gibiyiz."
Bazı güçlerin bitmek bilmez açgözlülüklerini gencecik bedenlerin kanlarıyla doyurmak istemeleri gibi geliyor bana.Günlerdir ülkemin dört bir yanında ateş düşen evlerin dumanları yükseliyor.Bu dumanlara bakıyoruz,ama görüyor muyuz?
O kadar hızlı unutan ve o kadar çabuk kanıksayan bir milletiz ki.
Tüm bunlar bu dünyanın dışında bir yerde oluyormuş, yada bilgisayar oyunuymuş gibi,düğmeye basıp kapattığımızda herşeyin biteceğini sanıyoruz.
Yürek ağırlığının yaşanmadığı günleri ummak , ve dilemekten başka birşey gelmiyor elden.
Sevgiler...

Tijen dedi ki...

Çok haklısın. Keşke bu nefreti, kini durdurabilsek. Bir hiç uğruna kaybedilen her can, her ruh insanın içini acıtıyor. Geçen gün Kongo'da ırzına geçilen kadınlara dair bir yazı vardı Hürriyet'te. Onu okuyunca da içim acımıştı. Herkes, ama herkes en acı biçimde bu kadınlara tecavüz ediyor diyordu BM temsilcisi hoca. Bilmem rastladın mı ona? İnsanın içi hep acıyor Ayşegül. Ne zaman acımadığı bir gün olacak bilmiyorum.

HicoŞip dedi ki...

az önce the timesokuyordum. yorumlardan bir tanesinde şöyle diyor (mealen)
"Bence Amerika Türkiye'ye yardım etmeli .."
"Türkiye tarihsel bir alışkanlık olarak (sözde Ermeni Soykırımına atıfta bulunuyor aklınca!) Bu kez de Irak'taki Kürtler'i öldürüyor.
Hadi ya? Bak sen, demek bunca zmandır bu memlekette yaşayan biz, bunu bilmiyormuşuz. Söylediğin iyi oldu !
Buna bir cevap yazdım ama nedense yayınlanmadı, orada da yaklaşık olarak bunlar geçiyordu:
"Amerika ? o zaten birilerine yardı ediyor ama bize değil, PKK'ya ! Ellerindeki silahlar nereden geliyor sanıyorsunuz?
Ayrıca ordumuz oraya Kuzey Irak'taki Kürtleri öldürmeye değil, Bizim ,nsanlarımıı öldüren terorist PKKlıları yok etmeye gidecek.
o PKK ki; son 30 yılda 30bin askerimizi öldürdü, "Kürt" ırkına ait "Kürdistan" adlı bir devlet kurmayı amaçladıklarını söyleyen PKK ile, Ülkemizin Doğu ve Güneydoğusundaki Kürtleri(ayrımcılık olsun diye yazmıyorum, ırk belirtmek amacıyla yazıyorum)öldürenaynı PKK. Kim bilir belki de kuracaklarını sandıkları "ütopik" ülkenin nüfusunun az olmasını istiyorlardır.
biz, onyıllardır, yüzyıllardır bu ülkede Türk, Kürt, Ermeni, Yahudi, hep beraber yaşadık."
Şimdi tutup bizi bölmeye çalışan bu insanlara karşılık vermemizi soykırım olarak gösteriyor adam resmen ! Hariçten gazel okuması kolay tabi, sen gel de her gün "bugün şırnak'ta .." "bugün hakkâri'de .." diye başlayan haberleri duyarken içinden "n'olur bu cümlelerin sonunu getirmesinler" diye geçiren, her Allah'ın sabahı "ve bugün yine birileri ölecek .." diye düşünen bizi gör. Avam Teorici !

Ayşegül Taştaban Erzincanoğlu/ Behçet dedi ki...

Sevgili mavimantar,Tijen ve Hicran yazdıklarınız hep doğru ama nedense sanki hep kendi aramızda konuşuyoruz da derdimizi kimseye anlatamıyor gibiyiz. Ülkemiz gerçekten çok zor günler geçiriyor, bakalım bu günlerin üç kuruşluk siyasetçileri arasından bir kaç tane devlet adamı çıkmayı başarabilecek mi?

Unknown dedi ki...

Sevgili Ayşegül;

Size daha önce ulaşamadım ancak yazılarınızı zevkle takip ediyorum.
Blog(kanibirs.blogspot.com)da da belirttiğim gibi, ulusların kendisi kalabilmesi için tam bağımsız bir strateji izlemeleri gerektiğine inanıyorum. Yoksa, şu an ülkeyi yönetenlerle ancak ümmet toplumu olur.
Saygılarımla

Bir e-mail adresi verirseniz, zaman zaman, haberleşiriz.

Alp ve Ege'nin Annesi dedi ki...

Haberler burada söyle veriliyor:
Turkiye askerleri Irak sinirini 100.000 askerle doldurdu, saldirmaya hazir (yada saldiriyor)...
Kerkuk'te tum halklar kürt, arap, turkmen son derece kardesce , birlikte Turkiye'yi protesto ediyor, onlari cokca gösteriyor,Turkiye bize saldirma gibi pankartlarla...
Turkiye'de ki protestoyu söyle bir gecistiriveriyor, sanki sadece onlarcaymis gibi, 1-2 saniyelik zaman icinde...
Teletekste ise, PKK gerillalari, Turkiye'yi silahlari birakmaya davet etti, diye ilk metinde herkesin gözunu icine sokarak yaziyorki, sanki öcü taraf Turk Ordusu, zavallilar PKKli rebeller...
Ben de esime, ne kadar da kibarlar, sonunda bizi silahlari gömmeye davet ettiler!! demiyorum, bize onlarin daveti lazim degil, diyorum...

Ayşegül Taştaban Erzincanoğlu/ Behçet dedi ki...

Sevgili Gezgin,
ziyaretin için teşekkürler. Blog'daki yazın çok güzel ama daha sık yazmaya çalış...Bugün farklı bir yazı görünce çok sevindim..

Ve sevgili alp&ege'nin annesi, senin bu konuya yazacağın yorumu nedense biliyor gibiydim. İsveç'in bizimle ne derdi var, ya da Kürt'lerle neden bu kadar büyük bir aşk yaşamaktalar hiç bir zaman anlayamadım zaten. Neyse işin iyi tarafından bakarsak hiç olmazsa en azından bir tane İsveç'liye bizim durumumuzu anlatabiliyorsun :)

Alp ve Ege'nin Annesi dedi ki...

Sabahki haberlerde ise: Yüksekova'dan, Turkiye'nin en fakir bölgesi oldugunu, halkinin AKP'ye oy verdigini, onlarin da siddeti desteklemedigini, ama PKK'nin kendi haklarini savunan tek grup oldugu vurgulaniyordu...Isvec'e yansitilan yüz de bu...

Alp ve Ege'nin Annesi dedi ki...

unuttugum ayrintiyi ekliyorum: buyuk sehirlerde yasayan kurt azinligin evleri basin mensuplarinin gözu önunde atese veriliyor ve basinda hicbiri yeralmiyor, deniyor! siz isveclilerin yerinde olsaniz kimin yaninda olursunuz?!!!Inanilmaz güclü bir kürt lobisi var burada...

Ayşegül Taştaban Erzincanoğlu/ Behçet dedi ki...

İsveç'deki Kürt lobisi hakında doğru söylüyorsun alp&ege'nin annesi. Anladığım sayıca da çok fazlalar. 5-6 yıl önce Finlandiya dönüşümü İsveç'ten THY ile yapmıştım. Hiç abartmıyorum koca uçakta sanki Türkçe konuşan bir tek ben vardım. Ne oluyor, nereye gidiyorum ben böyle diye düşündüğümü hatırlıyorum..

Geveze Kalem dedi ki...

Kardeşinin oralardan fiziksel ve ruhsal sağlıkla dönmesini büyük bir şans olarak nitelendirsek hiç de yanlış olmaz sanırım. Keşke...keşke gidenlerin hep böyle döneceğini, dahası mutlak dönebileceğini bilebiliyor olsak.

Aynı cümleleri o bölgelerde askerlik yapan birkaç kişiden daha duymuştum, 'Orada savaş var ve sizler burada bunun farkında değilsiniz, sanki apayrı ülke toprakları içindeyiz,' diyorlardı. İki sene önce doğu ve güneydoğuya yaptığım gezi esnasında, şehirlerarası yollarda gündüz gözüyle seyir ederken hayatımda ilk kez o kurak dağlık bölgelerde, kalaşnikoflarını erzak çantası taşır gibi bir rahatlıkla taşıyan korucuları görmüştüm. Gerçek o kadar kısa bir anda bile buz gibi çarpmıştı yüzüme. Sadece bu kadarını capcanlı karşımda görmek bile yetmişti gerçekleri daha derin hissetmemde.
Televizyonlar, gazeteler, fotoğraflar, görüntüler hepsi ruhsuz. Orada kaynayan suyun bir tarafından elini daldırmışsan, yavrun, kardeşin, sevgilin, yarin, eşin, torunun oralara varmışsa, her günün cehennem olmuşsa sana, daha çok anlıyor daha çok hissediyorsundur insan herhalde gerçekleri.

Biz bütün bir ülke sokaklara dökülsek de, avrupalının amerikalının gözünde PKK terör örgütü olarak anılmayacak, bu kesin. Ama yine de Allah'tan Türkiye'de yaşıyorum diyorum.

Sevgili alp&ege'nin annesi, sizin gibi gerçekleri bilip de, bilmeyen ülke topraklarında yaşayan biri olmak zor olmalı. Ama aydınlatacağınız bir kişiye bile Türkiye'nin ihtiyacı var.

Sevgiler...

Adsız dedi ki...

:( O yumru.. Benim de içimde kuytulanan tuhaf duygunun kelime karşılığı yumruymuş.. :(
Kardeşinin söylediği de çok etkiledi beni :(

Ayşegül Taştaban Erzincanoğlu/ Behçet dedi ki...

Sevgili annem'in kalemi ve Bilun, tüm bunları sizlerle paylaşmak bana çok iyi geldi. Herkesin bir şekilde aklıda ve yüreğinde olduğunu biliyordum ama karşılıklı yazıya dökülünce başka oldu.. Teşekkürler