Turan Gökmenoğlu ile Hürriyet Gazetesinde çıkan Datça ropörtajım sonrası tanıştık. O bana biraz daha Datça’yı sordu, sonrada bir şiir ve fotoğraf aracılığı ile Babakale’sini anlattı. Öylesine güzel anlatıyordu ki, kendisinin iznini alarak mavilimon’da herkesle paylaşmak istedim. Gönül verilen bir yerin anlatımı bambaşka oluyor. Turan bey’in dizelerini okuduktan sonra sanırım sizde bana hak vereceksiniz.
Bu arada ben Babakale’ye hiç gitmedim. Bir internet sitesinde şu satırlarla anlatmaya başlamışlar: Anadolu’nun volkanik tepeler ve zeytin ağaçları ile kaplı batı ucunda zamanın yüzyıllardır değiştiremediği bir balıkçı köyü saklı:Babakake.
Gün boyu renkli gövdeleriyle masmavi sularda salınan tekne ve sandalların girip çıktığı küçük limanı, eski zaman fotoğraflarını anımsatan köy meydanı, en yenisi 100 yıllık beyaz badanalı taş evler, tarihi kale, asırlık çınarlar, nefis balıklar, yumuşacık kalamarlar diye de devam etmişler…
Bu satırlar ve Turan Bey’in şiiri. Şimdi gitmek şart oldu işte……
Bu arada mavilimon yaz tatiline girmedi, sadece internete ulaşamıyor o kadar :)
BABAKALE
Bu sabah gün ağarırken
Koşup geçtim yollarından
Rengarenk taşlıydı kaldırımların
Daha hiç biri uyanmamıştı sevgililerin
Balıkçıların inmemişti kayıklarına
Güneş henüz Köyceğiz’deydi
Belki de oyalanıyordu
Marmaris’te, Turunç köyünde
Mehmetçik nöbet yerinde
Uykusuzluğunu fısıldadı selamında
Bir kızıl tilki su içiyordu Akliman çeşmesinde
Gelinciklerin kokusu sinmişti her gölgeye
Henüz yeni çıkmıştı denizlerin kıralı orfoz
Yeşim kayaların derininden
Günlerdir uykusuzum
Karanlıklarla yıkadım yüzümü
Bir saate kalmaz gelir Babakale otobüsü.
Ezineden kalkalı bir saate yakın oldu
Geyikli’den balık kokularına bürünüp
Kestanbol’da kaplıcalara uğramıştır
Kösedere’den ekmek alıp
Babadere’den Hilmi’nin peynirini
Kırmızı kayalarını aşımıştır Tuzla’nın
Yollarda traktörler
Taşıyordur bahçelere umudunu
Mustafa amca, Naime teyze
Aysel’le Birsen de inmiştir ovaya
Tuzla köprüsü
Nasıl da gururlanmıştır akan suya
Çakılların arasında oynaşır şimdi
Gümüşe bulanmış kefallar
Gülpınar uyanmıştır sabah ezanına
Güneş artık Akliman’dadır.
Gözlerim ufuklara yaslanır kan çanağı
Ümidim bu otobüstedir gelirsen
Artık balıkçılar da uyandı uykusundan
Kayıklar birbirinden telaşlı
Dalgalar hırçın
Kayalar umarsız
Ağlar salınır nazlı nazlı
Baba burnu ile Midilli’nin koynuna
İhtiyarlar toplanıyor Mesut’un kahvesinde
Gözleri yoldadır
Kim bilir kimin gizliden gizliye
Bir benimki aşikare
Ezine-Babakale otobüsünün sesi
Sedir çamlarının iğnelerinden döküldü
Tozu dumanı kendinden önce gelir
Kucaklaşır Babakale’nin burçlarıyla
Hafif bir kıpırdanma oldu köy meydanında
İki çocuğuyla bir kadın indi
Bir elinde kar beyazı çanta
Diğerinde yılların özlemi vardı
Benim yolcum
Belki de bir başka sefere kaldı...
Turan Gökmenoğlu
Bu arada ben Babakale’ye hiç gitmedim. Bir internet sitesinde şu satırlarla anlatmaya başlamışlar: Anadolu’nun volkanik tepeler ve zeytin ağaçları ile kaplı batı ucunda zamanın yüzyıllardır değiştiremediği bir balıkçı köyü saklı:Babakake.
Gün boyu renkli gövdeleriyle masmavi sularda salınan tekne ve sandalların girip çıktığı küçük limanı, eski zaman fotoğraflarını anımsatan köy meydanı, en yenisi 100 yıllık beyaz badanalı taş evler, tarihi kale, asırlık çınarlar, nefis balıklar, yumuşacık kalamarlar diye de devam etmişler…
Bu satırlar ve Turan Bey’in şiiri. Şimdi gitmek şart oldu işte……
Bu arada mavilimon yaz tatiline girmedi, sadece internete ulaşamıyor o kadar :)
BABAKALE
Bu sabah gün ağarırken
Koşup geçtim yollarından
Rengarenk taşlıydı kaldırımların
Daha hiç biri uyanmamıştı sevgililerin
Balıkçıların inmemişti kayıklarına
Güneş henüz Köyceğiz’deydi
Belki de oyalanıyordu
Marmaris’te, Turunç köyünde
Mehmetçik nöbet yerinde
Uykusuzluğunu fısıldadı selamında
Bir kızıl tilki su içiyordu Akliman çeşmesinde
Gelinciklerin kokusu sinmişti her gölgeye
Henüz yeni çıkmıştı denizlerin kıralı orfoz
Yeşim kayaların derininden
Günlerdir uykusuzum
Karanlıklarla yıkadım yüzümü
Bir saate kalmaz gelir Babakale otobüsü.
Ezineden kalkalı bir saate yakın oldu
Geyikli’den balık kokularına bürünüp
Kestanbol’da kaplıcalara uğramıştır
Kösedere’den ekmek alıp
Babadere’den Hilmi’nin peynirini
Kırmızı kayalarını aşımıştır Tuzla’nın
Yollarda traktörler
Taşıyordur bahçelere umudunu
Mustafa amca, Naime teyze
Aysel’le Birsen de inmiştir ovaya
Tuzla köprüsü
Nasıl da gururlanmıştır akan suya
Çakılların arasında oynaşır şimdi
Gümüşe bulanmış kefallar
Gülpınar uyanmıştır sabah ezanına
Güneş artık Akliman’dadır.
Gözlerim ufuklara yaslanır kan çanağı
Ümidim bu otobüstedir gelirsen
Artık balıkçılar da uyandı uykusundan
Kayıklar birbirinden telaşlı
Dalgalar hırçın
Kayalar umarsız
Ağlar salınır nazlı nazlı
Baba burnu ile Midilli’nin koynuna
İhtiyarlar toplanıyor Mesut’un kahvesinde
Gözleri yoldadır
Kim bilir kimin gizliden gizliye
Bir benimki aşikare
Ezine-Babakale otobüsünün sesi
Sedir çamlarının iğnelerinden döküldü
Tozu dumanı kendinden önce gelir
Kucaklaşır Babakale’nin burçlarıyla
Hafif bir kıpırdanma oldu köy meydanında
İki çocuğuyla bir kadın indi
Bir elinde kar beyazı çanta
Diğerinde yılların özlemi vardı
Benim yolcum
Belki de bir başka sefere kaldı...
Turan Gökmenoğlu
Göztepe, 16 Şubat 2006
Teşekkürler Turan Bey,
5 yorum:
senin de Turan bey'in de anlatımı çok davetkar. Babakaleyi de görülecek yerler listesine almak şart oldu.
Datçamızda güzel güzel oturup, Karaincir pencerelerden yansıyan günbatımını terennüm ediyordum. Şimdi "Asya kıtasının batıdaki en uc noktasında" keraat vaktini icra etmeden dört kolluya binersem gözlerim açık olacak :-)
Babakale çıkmaz bir yolun sonunda olması ve havasıyla Datça'yı andırıyor, insanın ağzında güzel bir tat bırakıyor.
Kalenin bulunduğu köyde de bir eski Datça havası var bence.
Babakale yorumlarınıza malum Datça ve internetsiz bir hayat yüzünden geç cevap veriyorum ama Sağolsun Turan bey sayesinde bende Babakale'yi derhal gidilmesi gerekenler listesine aldım..
Babakale'yi hep Babadağ olarak okudum, orada paragliding yapmıştım diye atlayacaktım ki fark ettim bambaşka bir yer. Haritadan buldum, Çanakkale yarımadasının ucunda. Hoş, Ezine otobüsünden uyanmalıydım. Ayvalık, Bozcaada, Gökçeada'yı çok severim, eminim Babakale'de çok güzel bir yerdir.
Şiir de çok güzeldi, bana bambaşka yaşamlar olduğunu anımsattı yine. Mutluluk belki de ovaya inmekte, Kösedere'den ekmek almakta, Ezine otobüsünü beklemekte saklı. Onu hissettim.
Yorum Gönder