Fas’ın bence en güzel ve en otantik şehirlerinden biri olan
Fez’e ulaştığımızda öğleden sonra saatleri yavaş yavaş akşama dönüyordu. Burada
iki gece bir İngiliz’in sahibi olup işlettiği Dar el Menia isimli otelde
kalacağız. İki gece için 120 euro’ya anlaşmıştık. Otelde sahibi Graham ufak
kızı ile birlikte yaşıyor ve oldukça iyi bir servis veriyor. Yaklaşık bir ay
önce e-mail adresimize oteli ve kenti tanıtan, çeşitli ipuçları içeren altı
sayfalık bir doküman yolladı. Fez’e ulaşmadan bir gün öncede geliş
detaylarımızı öğrenmek için bir e-mail daha attı. Belirttiği otopark’a
ulaştığımızda onu telefonla aradık ve adamı gelip bizi hemen aldı ve otele
götürdü.. Seyahatimizde hep eski şehirlerin içinde otellerde kalmayı tercih
ettiğimiz için, bu otelleri bulmak en büyük sorunlarımızdan biri oldu.
Dolayısıyla Fez’de aldığımız bu servis tek kelime ile harikaydı..
Dar el Menia daracık sokaklardan geçilerek gidilen, son
derece güzel detaylar ve aksesuarlarla restore edilmiş, eski bir Fas evi.
Özellikle kaldığımız oda bir harika. Graham burayı beş yık kadar önce 16.000
pound’a almış..Dayanamayarak emlak fiyatları Türkiye’ye göre oldukça ucuzken
sevgili ile hemen böyle bir yerde yaşayabilirmiyiz diye hayal kuruyoruz. Sonuç
negatif…Çok güzel bir ev olmasına rağmen, Medina’nın daracık yollarından evler
fazla ışık almıyor. Evden dışarı çıktığında da burada sürekli yaşayan biri için
fazla yapacak bir şey, hava alınacak bir yer yok..
Oda da biraz dinlenip, akşamüzeri içkilerimizi aldıktan
sonra, önce biraz dolaşmak, sonra da akşam yemeği yemek için dışarı çıktık. İlk
geceki yemek durağımız Cafe Clock. Hemen hemen bütün rehber kitaplarda adı
geçen, eski Fez’de ünlü bir cafe. Yabancıların ve parası olan Fas’lıların
geldiği, hafta içi çeşitli konserlerin düzenlendiği hoş ama biraz fazla her
yere masa tıkıştırılmış bir yer…
Yemek sonrası biz ağır ağır otele dönerken, eski Fez’de
yüzyıllardır sürdüğü gibi dükkanlar yavaş yavaş kapanıp, ortalık derin bir
sessizliğe, biraz da ürkütücü bir tenhalığa
bürünmeye başlamıştı. Otelin bulunduğu ve kimi bölümleri sadece bir
kişinin geçebileceği kadar dar olan sokak gecenin karanlığında oldukça
ürkütücü, ve hiç ışık yanmıyor.Evlerin dışa açık penceresi olmadığı için sızan
bir ışık da yok, ama akşam çıkmadam evvel Graham ile konuşmuştuk. Burası çıkmaz
bir sokak ve burada yaşayan herkes birbirini tanır, yabancı biri derhal dikkat
çeker demişti.Burada yaşadığı beş yıl içinde her hangi kötü bir olayla
karşılaşmadığını da ekledi…
Gece ara ara sürekli yağmur yağmasına rağmen sabah
kalktığımızda hava açmıştı ve otelin terasında keyifli bir kahvaltı yaptık. Bu
arada otel ile ilgili dün akşam aklımıza takılan bir sorunun cevabını da
öğrendik. Buzdolabı gibi evin büyük eşyaları, sokağın dar bölümlerinden
geçmeyeceği için, yan komşunun bahçesinden yukarı çekilip, bizim otelin
terasından tekrar aşağıya sarkıtılmış. Buralarda taşınmak bayağı ciddi bir iş
olsa gerek, bir doluda güçlü kuvvetli adam lazım..
Kahvaltı bitimi,kendimizi dünyanın en büyük ve en iyi
korunmuş Ortaçağ İslam kentlerinden birinin sokaklarına attık.. Fez şehrinin
tarihinde hareket 818 yılında Cordoba’dan sürülen yüzlerce Müslüman ailenin
şehre gelmesi ile başlıyor. Bunlardan bir süre sonra Tunus’dan gelen 300
ailenin yardımı ile Fez , Fas’da İslam ve Arap kültürünün merkezi oluyor.
1250 yılında Merenitler Fez’i emperyal şehir statüsüne
çıkartarak burada çok önemli binalar inşa etmeye başlıyorlar.Fes el-Bali olarak
bilinen bu eski kentin batısına da yeni Fez anlamına gelen Fes el-Jedid ismini
verdikleri kenti kurmaya başlıyorlar. Bizim bugün bildiğimiz asıl yeni Fez,
Ville Nouvella 1912 yılında sonra manda döneminde kurulmuş olan yeni ve modern
bir şehir…
Biz tüm günü Fes el-Bali’nin sokaklarında geçirmeye başlıyoruz. Bu şehrin
daracık labirant misali sokaklarında Endülüs’den gelen ustalarca inşa edilmiş
çok değerli binalar var.Ebu İnan medresesi ve dünyanın en eski
üniversitelerinden biri olan Karaviyin medresesinin de merkezi olan Karaviyin
Cami bunlar arasında.
Fez’in en güzel suoklarından biri, ağaçların gölgesi altında
ki Henna yani kınacılar çarşısı. Biraz da acemiliğimizden faydalanan Muhsin
burada bizi yakalıyor ve küçücük dükkanından çıkmamıza müsaade etmeden, o güzel
mavi beyaz desenlerle süslü Fes seramiklerinden bir dolu satıyor. Burada adet
olduğu üzere saatlerce süren pazarlık, nane çayı ile renkleniyor. Daha sonra
Muhsin bizi yandaki bir binanın çatısına çıkardı ve oradan bu harika kente
tepeden baktık, fotoğraf çektik..
Bu arada Henna souk hakkında ilginç bir bilgi.Merenitler
zamanında 1286-1307 arası yaşamış Ebu Yakup Yusuf burada çok büyük bir akıl
hastanesi inşa ettirmiş. Aynı zamanda ne ilgisi varsa leyleklerinde tedavi
edildiği bu hastane 1944’e kadar buradaymış. !6 yüzyılda gezgin Afrika’lı
Leo’da iki yıl burada çalışmış.
Muhsin’den kurtulmamız biraz zor oldu ama Muhsin’i bıraktık
demirciler çarşısının oralarda Hamza’yı bulduk, bizi Fez!in meşhur dericiler
çarşısına götürmesi için anlaştık. Rehberlik lisansı olmayanların, turistleri
gezdirmesi yasak olduğundan Hamza bizi Ortaçağ’dan beri derilerin tabaklandığı
Vadi Fez bölgesine götürmek için kocaman bir daire çizdirdi. Polise
yakalanmamak için labirent sokaklarda neredeyse yirmi dakika kadar yürüdük.
Sonra Hamza bizi ağbim dediği bir adama teslim etti. O ağbi aldı bizi
tabakhanelerin görülebileceği, deri veçeşitli hediyelik eşyaların satıldığı çok
katlı bir binanın çatısına çıkarttı ve başka bir adama teslim etti. Buraya kadar iş casusluk hikayeleri gibi
gittiyse de, çatıdan derilerin nasıl işlendiğini gördük, bilgi aldık. Daha önce
de görmüş olmama rağmen feci bir kokunun eşlik ettiği çarpıcı bir manzara….
Sonrasında bu dükkandan alışveriş yapmadan çıkmanın hemen
hemen mümkün olmadığını bildiğimizden, konuyu fazla uzatmayıp bir kemer alıp
ellerinden kurtuluyoruz..
Etrafta yenecek doğru dürüst bir şey bulamadığımız
için öğle saatlerinde hem biraz dinlenmek, hemde biraz bir şeyler yemek için
otele dönüyoruz. Öğle yemeği menümüz sokaktaki bakkaldan aldığımız sıcacık
yuvarlak pide benzeri ekmek, tanıdık bir Fransız eritme peynir ve otelden
aldığımız ufak bir şişe buz gibi beyaz şarap. Lezzetli bir ziyafet oluyor..
Öğle yemeği sonrası biraz dinlendikten sonra, kendimiz
tekrar sokaklara attık. Yarın sabah buradan ayrılırken elimizde çok fazla eşya
olmasın diye, yapılan alışverişlerin torbalarını arabaya yerleştirip, daha
yavaş bir tempo ile tekrar sokaklara dalıyor, ufak tefek bir şeyler alıyor,
dinlenmek için cafelerde nane çayı içiyoruz.
Burada Fransızlardan kalan inanılmaz bir cafe kültürü var.
Bizde ki kahvehanelerden farklı, kaldırım kenarına dizilmiş ufak masaları ile
tipik Fransız kafelerine çok benziyorlar ama müşteri profili turistleri
saymazsak Ortadoğulu, yani %99’u erkek. Kahve yada nane çayı içiyorlar. Zaten
burada çay dendimi direkt şekerli nane çayı geliyor. Siyah çay ya da şekersiz
istediğinizi ayrıca belirtmeniz lazım.
Ben daha önceki Fas gezimde tajinli, kuskuslu ve bol kuzulu
Fas mutfağını çok beğenmemiştim ama hem Behçet bir denesin, hem de buralara
gelmişken yemeden dönmeyelim diye bu akşam otel sahibinin tavsiye ettiği, yerel
yemekler sunan bir evde yemek yiyeceğiz.
Dar Hatim restaurant’ı kendi başına bulabilmek hiç kolay
değil. Aynı zamanda büyük bir aile evi olan bu restaurant’da kayınvalide-gelin
pişiriyor, gelin servis yapıyor, oğlanlarda müşterileri otellerden alıp, sonra
da geri götürüyorlar. Baba Fuat ise dekorasyon misali kasanın başına oturmuş.
Şirin bir aile, son derece güzel ve tahminen karlı bir düzen oturtmuşlar.
Bizide evin oğullarından biri tam anlaştığımız saatte
otelden alıyor. Neredeyse yarım saat civarı labirentlerde yürüyoruz. Bir
restaurant olarak evin çok bir al benisi yok, önden bol bol meze geliyor sonra
da seçtiğimiz ana yemekler. Ben sebzeli kuskus yiyorum, Sevgili de bademli
pilav yanında et. Alkol yok, yine Cola’ya talim. Yemekler belki Fas mutfağının
çok güzel örnekleri olabilir ama ikimizinde damak tadına pek uygun gelmiyor.
Ortamda çok keyifli olmadığı için yemekler biter bitmez hemen otele dönüyoruz.
Bizi getiren bu kez de geri götürüyor. Otantik bir Fas evinde, Fas mtfağı ama
keşke bu gece daha keyifli başka bir yerde yeseydik. Zaten bu tüm gezimiz
boyunca Fas mutfağını ilk ve son kez denememiz oluyor…
1 yorum:
Fas'a gitmeyi uzun süredir istiyordum. Çok iyi bir rehber bu post. Tebrikler :)
Yorum Gönder