26 Nisan 2015 Pazar

Fethiye ve civarı: Nereye gitmeli, ne yemeli...

Dalaman'a sabah uçağına, İstanbul'a torunlarına görmeye gidecek annemin bırakılması, sonrasında da arabanın yıllık bakım için Fethiye'ye götürülmesi gerekiyordu.. 

Aslında yola çıktığımızda niyetimiz arabayı bıraktıktan sonra bir taksi ile Fethiye sahiline inmek ve orada bir kaç saat geçirmekti.. 

Yolda instagram'da yayınladığım bir fotoğrafta, Fethiye'de 3-4 saat zamanımız var, nereye gidelim, ne yiyelim diye sordum.. Hemen bir dolu harika fikir yağmaya başladı.. Çoğunluk mutlaka Kayaköy'e gidin diyordu.. Çok sevdiğimiz, daha önce bir kaç kez gittiğimiz bu yeri tekrar ziyaret etmek bize de çok cazip geldi... O zaman kısa süreli bir araba kiralayalım dedik.. Ama Nissan servisi bu işi bizim yerimize çözüp, bize bir araba verince erkenden düştük yollara..


İlk durağımız ünlü Kayaköy oldu.. Datça'dan sabah 6'da çıkmıştık ve karnımız zil çalıyordu.. Odun ateşinde pişen mis gibi gözlemelerin kokusu bizi girişteki bir lokantaya yöneltti.. Lezzetli otlu gözlemelerimizi ikişer bardak çay ile mideye indirince tırmanmaya hazırdık..



17.yüzyılda kurulan Levissi kentinde zamanında 25.000 kişi yaşamış. Çoğu Rum olan nüfus 1923 nüfus değişimi ile Yunanistan'a gönderilip, oradan gelen Türkler'de bu dağlık bölgede yaşamak istemeyince, güzelim sokakları, taş binaları ile bir zamanlar pırıl pırıl parlayan kent zamanın acımasız ellerine kalmış.. 




Biz Türkiye'de yaşayan pek çok ailenin geçmişinde göç hikayeleri çoktur.. Mesela benim baba tarafım Kırım'dan, anne tarafım ise Romanya'dan göç etmişlerdir.. Eminim pek çoğunuz benim gibi hüzünlü göç hikayeleri dinleyerek büyümüşsünüzdür.. Bir kaç parça eşya alıp, geride bırakılan koca bir hayatın, sımsıcacık bir evin özlemi, sonrasında da bilinmedik yepyeni bir hayata başlamanın bitip tükenmez çabaları ve hiç dinmeyen özlem...İşte Kayaköy bu göç ve özlem hüznünün canlı bir anıtı.. Terk edilmiş, yıkılmış ve ocaklarında incir ağaçları çıkmış bu köyde gezip de hüzünlenmemek mümkün değil..









Kayaköy'den sonra gri bahar havasında Ölüdeniz tek kelime ile büyüleyiciydi.. Yaz sıcağı, yaz kalabalığı olmayınca bambaşka bir hali vardı Ölüdeniz'in.. Uzun uzun sahilde yürüdük manzaranın ve huzurun keyfini çıkardık.. Sonrasında Fethiye sahiline gidip geç bir öğle yemeği yedikten sonra, Datça'ya evimize döndük.. Bu yazımın asıl amacı bana Fethiye için verilen önerileri kayda düşmek.. Biz bir kaçını yaptık, çoğuna ise zamanımız yetmedi.. Ama kimbilir bir gün bu güzel yere yolunuz düşerse bu listeye sizde göz atmak isteyebilirsiniz..   




  • Katrancı koyu, Yeşil Vadi'de kahvaltı..
  • Fethiye Kordon'da tost ve taze sıkılmış meyva suyu ile denize karşı kahvaltı..
  • Fethiye - Kargı köyünde bulunan Enver Yalçın Yörük müzesi ve orada verilen doğal kahvaltı
  • Kayaköy Cinbal restaurant da öğle yemeği.. Kebabları harikaymış. Bize sabah kahvaltısı içinde tavsiye edilmişti ama sabah saatlerinde biraz terk edilmiş gibiydi..




  • Karaköyden sonra Gemile Koyu..
  • Karagözler'de Deniz Cafe'de kahve keyfi..
  • Ölüdeniz Babadağ'dan paraşüt atlayışı.. Minibüslerle dağa çıkma, atlayış toplam 1 saat tutuyormuş ve fiyatı 170 TL.
  • Kayaköy'e giderken aşıklar tepesi - Kale Park... Tüm Fethiye'yi kuş bakışı görmek mümkünmüş..



  • Kelebekler vadisi ve orada bulunan Faralya köyümde güneş batarken, tüm Kelebekler vadisine kuşbakışı yenen bir akşam yemeği.. ( İşte bu maddeyi kesinlikle yapılması gerekenler listeme ekledim)
  • Fethiye'de Nefis Pide'den kıymalı pide..
  • Fethiye'de Paspatur çarşısında alışveriş..
  • Balık Halinde öğle ya'da akşam yemeği.. Hamdi'nin yeri özellikle tavsiye edilmiş.. ( Ne yazık  ki balık haline yolumuz öğle yemeği yedikten sonra düştü ve çok pişman olduk.. Balıkçılardan istediğiniz deniz ürününü alıp, etraftaki lokantalarda pişirtip yiyebileceğiniz çok hoş bir yer.. Bir sonraki Fethiye ziyaretinde yemeği kesin orada yiyeceğiz.. 
  • Saklıkent.. ( Vaktiniz varsa benimde kesinlikle tavsiye edeceğim bir yer.. Özellikle sıcak yaz aylarında buz gibi suyu ile tam bir vaha..)







  • Ve son olarak bir kitap tavsiyesi.. Bana ilk kez İngiliz eltim Helen bahsetmişti, Türkiye ile ilgili harika bir kitap diye.. Louis De Bernieres 'den Birds Without Wings.. Türkçe'ye Kanatsız Kuşlar ismi ile çevrilmiş kitap Cumhuriyet öncesi ve sonrası Kayaköy'de yaşamı anlatan harika bir roman.. Ben okumaya doyamamıştım ve özellikle bu yaz Kayaköy'ü ziyaret etmek planlarınız arasındaysa okumadan gitmeyin derim..



  • 8 yorum:

    Adsız dedi ki...

    Sevgili Ayşegül;
    Burada baktım göremedim sanırım bu bloğuna yazmadın Montenegro gezinizi. İlk senden duymuştum şimdiyse bir çok kişiden duyup merak ettiğim bir yer oldu ve önümüzdeki günlerde gitme düşüncem var. Senin tecrübelerinden yararlanmak istiyorum bana mail adresini tekrar gönderebilir misin ya da buraya yazabilir misin? uunlu@anadolu.edu.tr (Direkt uçuş yok diyorlar siz hangi şehre gittiniz nerede kaldınız vb şimdi sahildeki evdeki yazını bulmaya çalışcam) sevgiler Ben Ünver buarada

    Ayşegül Taştaban Erzincanoğlu/ Behçet dedi ki...

    Sevgili Ünver, bu yazının hemen altında 3 tane Montenebro- Karadağ yazısı var. Onları eşim yazdı, daha da yazması gerekenler var ama tembellik edip tamamlamadı bir türlü.. Biz İstanbul'dan Podgorica'ya direkt uçmuştuk.. Bildiğim THY'nin o uçuşları hala devam ediyor.. Bence mutlaka gidin çok seveceksiniz, biz çok memnun kalmıştık..

    eye in the sky dedi ki...

    sevgili aysegül, senin söylediğin kitabı not aldım.sen de emanet çeyiz/ kemal yalçın mutlak okumalısın. sevgiler...

    sevgili günlük dedi ki...

    Kanatsız Kuşlar..Tesadüfen karşıma çıkmıştı, güzel kitaptı ama benim aklımda en çok savaşın dehşeti kaldı..Bir daha okmak istemeyeceğim bir kitap malesef.

    Adsız dedi ki...

    Sevgili Ayşegül; evet varmış ama Kotor ve Budva yok; bir de hangi otelde kalmıştınız aslında bu tür bilgileri keşke paylaşsaydı eşiniz; bizim gibi size nazaran daha amatör gezginlere çok yararlı olurdu; bu bölge şu an yeni keşfedilmeye başlandı ve senin yazından bilgi almak isteyen çok olacaktır;fotoğraflar gerçekten harika; ben senden ilk duyduğumda Allah Allah neresiymiş burası demiştim; Behçet Bey bir ara vakit ayırabilse de Montenegraın bilgi anlamında devamını getirebilse ne güzel olur; naçizane bir öneri :))sevgiler Ünver

    Adsız dedi ki...

    Netla

    Bozcaadam.net dedi ki...

    Çok güzel bir yazı olmuş Ayşegül hanım, elinize sağlık; bozcaada'ya da bekleriz :)

    Mutlu dedi ki...

    Cocukken gitmistim fethiyeye. Yillar oldu gitmeyeli. Sayenizde o günlere geri döndum