Sabah saat 7’de Maesa Kampına ulaştığımızda, etraftaki hemen hemen herkes gibi bende önemli bir hata yaptığımı anladım. Havada pırıl pırıl parlayan bir güneş olmasına rağmen, sabahın ayazı kemiklerime kadar işliyordu ve üzerimde sadece ince bir t-shirt vardı.
Chiang Mai yakınlarında ki bu kampa, sabahın bu saatinde, dünya’nın en nazik devlerinin banyo saatine yetişmek için gelmiştik. Maesa Fil Kampı, çok geniş, yeşil ve bakımlı bir arazi üzerine kurulmuş bir kamp. Bu dev hayvanların, mahut olarak adlandırılan bakıcıları ile ortalıkta rahatça dolanıp, hemen yanımdan geçmeleri başta beni biraz ürkütmedi desem yalan olur. Ama öylesine nazik ve kibar bir görüntüleri vardı ki..
İlk durak nehir kenarı oldu. Biz yüksekçe tahta bir platformun üzerinde yerimizi almaya başladığımızda, banyo saati başlamıştı bile. Yıkanacak, fırçalanacak alan çok büyük olduğu için bakıcılar harıl harıl, o soğuğa aldırmadan suyun içinde kan ter içinde çalışırken, fillerdeki keyifi size anlatamam. Deyim yerindeyse adeta parmaklarını kıpırdatmadan bir öyle dönüp yatıyorlar, bir böyle...Ne keyif, ne keyif. Banyosu biten illaki hortumuyla su fışkırtıp, izleyenleri ıslatmaya kalkıyor, herkes kahkahalar içinde kaçışmaya çalışıyor.
Bir sonraki program yaklaşık yarım saat süren bir gösteri. Futbol oynuyorlar, kütükleri kaldırıp taşıyorlar, bakıcıları ile çeşitli numaralar yapıyorlar. Ancak benim için en komik bölüm kesinlikle, hortumlarının ucuna birer mızıka alıp, hem çalıp, hemde sağa sola sallanıp dans ettikleri andı. En inanılmaz kısım ise şövalelerin önüne gelip resim yaptıkları son bölümdü. Bakıcılarının hortumlarına verdikleri fırçalarla ciddi ciddi resim yapmaya başladılar. Ben biraz yukarıdan seyrettiğim için, başta aman her halde gelişigüzel boyuyorlar kağıdı diye düşündüm. Ama sonra baktım ki ciddi ciddi çicek resimleri çiziyorlar. Evet bu turistik bir gösteriydi ama resimler kesinlikle çok etkileyiciydi. Zaten sonra bu resimleri, kampın dükkanında, daha önce yapılanlarla birlikte 50 dolardan başlayan fiyatlarla satıyorlar ve neredeyse hepsi kapış kapış gidiyor. Çoğu ressam bu kadar para kazanamıyordur doğrusu.
Kampın içerisinde dolaşırken, iç kısımlarda bir kreş olduğunu öğreniyorum ve bu benim için bir hayalin gerçekleşmesi oluyor. Hep bir bebek aslan ve fille doya doya oynamayı isterdim. İşte karşımda 2 aylık daha adı bile konmamış küçük bir oğlan duruyor. Annesi ile birlikte bir çitin ardındalar ve ayrıca anne ayaklarından yere de bağlanmış. Başta çekingen, annesinin yanından pek ayrılamıyor ama sonra tüm çocuklarda fazlasıyla olan merak duygusu ağır basıyor. Hem bir taraftan hortumuyla her tarafımı kokluyor, hemde ısrarla çitin üzerinden atlamaya çalışıyor. Annesi başlarda biraz huysuzlandıysa da, sanırım sonra benim zarasız bir oyun arkadaşı olduğumu anlıyor, rahatlıyor. Meraklı hortumdan kurtulmak için elimle tutuyorum, büyük fillere göre yumuşacık bir hortumu var ve elele tutuşmak gibi bir duygu veriyor ama bu seferde elimi ağzına götürmeye çalışıyor. Bir şekilde bu çiti aşmayı başarırsa, oynuyoruz diye beni sıkı paralar diye düşünüyorum ama genede park’dan ayrılana kadar onun yanından ayrılamıyorum. Burada geçen saatlerin sonunda, doğanın bu muhteşem yaratıklarına hayranlığım bir kat daha artmış olarak ayrılıyorum kamptan.
Bu yazıyı yazarken kampın internet sitesine http://www.maesaelephantcamp.com/ girip 2006 yılı içinde doğan fillere baktım. İki doğum olmuş, ikisi de erkek. Anladım ki benim arkadaşıma sonradan ThongPherm yada ThongPetch adını koymuşlar.
Chiang Mai yakınlarında ki bu kampa, sabahın bu saatinde, dünya’nın en nazik devlerinin banyo saatine yetişmek için gelmiştik. Maesa Fil Kampı, çok geniş, yeşil ve bakımlı bir arazi üzerine kurulmuş bir kamp. Bu dev hayvanların, mahut olarak adlandırılan bakıcıları ile ortalıkta rahatça dolanıp, hemen yanımdan geçmeleri başta beni biraz ürkütmedi desem yalan olur. Ama öylesine nazik ve kibar bir görüntüleri vardı ki..
İlk durak nehir kenarı oldu. Biz yüksekçe tahta bir platformun üzerinde yerimizi almaya başladığımızda, banyo saati başlamıştı bile. Yıkanacak, fırçalanacak alan çok büyük olduğu için bakıcılar harıl harıl, o soğuğa aldırmadan suyun içinde kan ter içinde çalışırken, fillerdeki keyifi size anlatamam. Deyim yerindeyse adeta parmaklarını kıpırdatmadan bir öyle dönüp yatıyorlar, bir böyle...Ne keyif, ne keyif. Banyosu biten illaki hortumuyla su fışkırtıp, izleyenleri ıslatmaya kalkıyor, herkes kahkahalar içinde kaçışmaya çalışıyor.
Bir sonraki program yaklaşık yarım saat süren bir gösteri. Futbol oynuyorlar, kütükleri kaldırıp taşıyorlar, bakıcıları ile çeşitli numaralar yapıyorlar. Ancak benim için en komik bölüm kesinlikle, hortumlarının ucuna birer mızıka alıp, hem çalıp, hemde sağa sola sallanıp dans ettikleri andı. En inanılmaz kısım ise şövalelerin önüne gelip resim yaptıkları son bölümdü. Bakıcılarının hortumlarına verdikleri fırçalarla ciddi ciddi resim yapmaya başladılar. Ben biraz yukarıdan seyrettiğim için, başta aman her halde gelişigüzel boyuyorlar kağıdı diye düşündüm. Ama sonra baktım ki ciddi ciddi çicek resimleri çiziyorlar. Evet bu turistik bir gösteriydi ama resimler kesinlikle çok etkileyiciydi. Zaten sonra bu resimleri, kampın dükkanında, daha önce yapılanlarla birlikte 50 dolardan başlayan fiyatlarla satıyorlar ve neredeyse hepsi kapış kapış gidiyor. Çoğu ressam bu kadar para kazanamıyordur doğrusu.
Kampın içerisinde dolaşırken, iç kısımlarda bir kreş olduğunu öğreniyorum ve bu benim için bir hayalin gerçekleşmesi oluyor. Hep bir bebek aslan ve fille doya doya oynamayı isterdim. İşte karşımda 2 aylık daha adı bile konmamış küçük bir oğlan duruyor. Annesi ile birlikte bir çitin ardındalar ve ayrıca anne ayaklarından yere de bağlanmış. Başta çekingen, annesinin yanından pek ayrılamıyor ama sonra tüm çocuklarda fazlasıyla olan merak duygusu ağır basıyor. Hem bir taraftan hortumuyla her tarafımı kokluyor, hemde ısrarla çitin üzerinden atlamaya çalışıyor. Annesi başlarda biraz huysuzlandıysa da, sanırım sonra benim zarasız bir oyun arkadaşı olduğumu anlıyor, rahatlıyor. Meraklı hortumdan kurtulmak için elimle tutuyorum, büyük fillere göre yumuşacık bir hortumu var ve elele tutuşmak gibi bir duygu veriyor ama bu seferde elimi ağzına götürmeye çalışıyor. Bir şekilde bu çiti aşmayı başarırsa, oynuyoruz diye beni sıkı paralar diye düşünüyorum ama genede park’dan ayrılana kadar onun yanından ayrılamıyorum. Burada geçen saatlerin sonunda, doğanın bu muhteşem yaratıklarına hayranlığım bir kat daha artmış olarak ayrılıyorum kamptan.
Bu yazıyı yazarken kampın internet sitesine http://www.maesaelephantcamp.com/ girip 2006 yılı içinde doğan fillere baktım. İki doğum olmuş, ikisi de erkek. Anladım ki benim arkadaşıma sonradan ThongPherm yada ThongPetch adını koymuşlar.
4 yorum:
Gene çok güzel bir anlatım. Bu yazıları bir kitapta toplamayı düşünmelisiniz. Size çok güzel günler diliyorum. Nihat Abi
Teşekkürler Nihat Abi,
siz bu gidişle bana bir kitap yazdıracaksınız galiba:))
Sevgilerimle
Ben bunu da hic duymadim, file binip gelip, 2 resim cektirdikleri disinda...sirklerde filan görur pek uzulurdum marifetli fillere, ama bunlar dogal ortamlarinda dedigin gibi keyifleri de yerinde ustelik ressamlar...Inanilir gibi degil...
Buradakilerin keyfi hakikaten yerindeydi Alp&Ege'nin annesi. Turistlere yapılan bu gösterilerde sadece sabah saatleri ile sınırlıydı, öğleden sonra ise tamamen doğal ortamlarında bulunuyorlarmış. Bu devlere bu kadar yakın olabilmek için çok başarılı bir yol..
Yorum Gönder