Bir ara çantama bir şişe viski atma fikri de gelmedi değil, ama sanki bana şu sıraların en gündem baskılarından mahalle baskısına boyun eğmek olacakmış gibi geldiği için, ‘boşver Ayşegül, gidersin paşa paşa istersin içkini, eğer vermezlerse onlar utansın, hatta keyfin yerinde olursa üstüne üstlük bir de hır çıkartırsın’ dedim kendi kendime.
Ve işte acemi bi termal’cinin bayram günlüğü:
AREFE:
Trafik nedeni ile İstanbul il sınırlarından çıkabilmek, neredeyse toplam yolculuk zamanının yarısını aldı, ama bu beklenen bir şey olduğu için kimsenin canını sıkmadı. Anadolu’nun Termal yıldızı olarak lanse edilen İkbal Tesislerine ancak akşam yemeğinin son saatlerinde ulaşabildik. Demografik dağılım beklediğimizin tam tersi... otel tam dolu ama etrafta sadece 5-6 adet türbanlı aile var...
1.GÜN:
Çok iddalıyım, hafif bir kahvaltı yapacağım, üzerine 1 saat kadar spor, sonrada bol bol termal sulara dalacağım. İkbal =Sucuk, denklemi nedeni ile programım daha ilk ayağında aksıyor. Ağır bir kahvaltı sonrası yine de spor salonuna gidiyorum. Biraz koşmaya çalışıyorum ama o kadar, etrafta fazlaca bir alet de yok zaten...Biraz sonra Tai Chi dersi başlıyor. Hocamız Afyon’un milli tekvandocularından.. Tai Chi yapmaya çalışırken, ilkokulda folklor ekibine seçilemediğim günlerin acısı içime çöküyor. Bunca yıldan sonra bile içinde en ufak bir kareografi kırıntısı olan bir şeyde hemen sağımı solumu şaşırıyorum. Allah’tan Hoca’da bir süre sonra özüne dönüyor ve çeşit çeşit yumruk ve tekme atmayı göstermeye başlıyor. Bu alanda potansiyelim kesinlikle çok daha yüksek...
Yeteri kadar spor yaptığıma karar verdikten sonra, termal havuza gidiyorum. Kadınların ve erkeklerin ki ayrı ama havuzların yanında hamam ve sauna bölümleri de olduğu için, makul bir ayrım bu. Suyun sıcaklığı 41 derece...İlk anda girmek insanı bayağı zorluyor ama sonrası kesinlikle bir harika. En fazla 20 dakika kalmak lazımmış ama ben 10 dakikayı geçemiyorum. Cildim ve saçlarım pırıl pırıl havuzdan çıktıktan sonra, biraz da mide asitleri düzenlensin diye üstüne iki bardak su içiyorum...Öğleden sonrası için okumak, yazmak, çıkıp dolaşmak gibi faydalı termal dışı aktiviteler planlıyorum ama yapabilmek ne mümkün, 10 dakikalık havuz maceram beni öylesine yormuş ki, neredeyse tüm öğleden sonrayı uyuyarak geçiriyorum..Sıcak termel suyun içinde 10 dakika durmanın beni aşırı yoran bir aktivite olduğu ortaya çıktı. Bilmem herkese oluyor mu?
Akşam yemekler ve tatlılar harika. Ama kardeşim yine de şikayet edecek bir şey buluyor..Kaymaklı ekmek kadayıflarının porsiyonu küçükmüş...İyi bayramlar dilemek için aradığımız eniştem, akşam yemekte rakı içilebileceğini duyunca, ‘tüh keşke biz de gelseydik’ diyor. Bu içki içilemez imajı sanki Afyon’da ki otellere çok müşteri kaybettiriyor gibi..Bense iki kadeh harika bir merlot ile geceyi kapatıyorum...
2.GÜN
Sabah yine İkbal=Sucuk denklemi kafamda kahvaltıya iniyorum ama derin bir hayal kırıklığı... Sadece sucuklu yumurta var. Böyle yumurtalı falan sana yakışmıyor, harbi sucuk istiyoruz biz İkbal!
Bugün saat 10:00 da çamur banyosu randevum var. Bu oteldeki ana kıyafet bornozu, giyip spa merkezine gidiyorum. Bu arada ben bu sürekli bornozla dolaşma halini sevdim. Terapist bir hanım sıcak çamuru her tarafıma buladıktan sonra, birde naylon’a sıkıca sarıyor beni. Ceset torbasına girmişe benziyorum, Yarım saat o halde kalıp toksinleri attıktan sonra, masaj odasına alıyorlar. Ufacık tefecik, son derece zayıf masajcım Emine Hanım’ı görünce, ‘aman şimdi sinek gibi masaj yapacak’ diye düşünüyorum. ‘Aman Emine Hanım biraz sert yapın, ben masaj’a alışkınımdır’ diyorum boş bir umutla... Ama Emine Hanım tam bir Terminatör çıkıyor. O ufacık kadın yarım saat beni öyle bir yoğuruyor ki, sonunda sanki bir kaç tonluk bir fille mücadele etmişe benziyorum. Helal sana Emine Hanım, senin gibi masajcı ben ne güzel yurdumda gördüm ne de Uzakdoğu’da...
Tahmin edebileceğiniz gibi, bu yorucu aktiviteyi yine uzun bir baygınlık dönemi izliyor..Öğleden sonranın aktivitesi ise alışveriş. Otelin hemen önünde bir dolu outlet dükkanı var. Bu aktiviteyi bayram döneminde kesinlikle tavsiye edemeyeceğim çünkü dükkanların %90’ında etiketlerden anladığım kadarıyla, indirilmiş fiyatlar, bayram hatırına tekrar bindirilmiş.
Akşam üzeri termal havuzun dışında büyük havuza da girmek istiyorum ama kardeşim yaptığı detaylı bir gözlemini benimle paylaşınca, derhal vaz geçiyorum...Benim yeğenimde dahil tüm çocuklar neredeyse bütün gün tahmin edebileceğiniz gibi havuzdalar. Kardeşimin yaptığı gözlem ise, bunca saat suda kalan çocukların nedense hiç tuvalete gitme ihtiyaçlarının olmaması. Buradan alınması gereken derin hayat dersini beynimin bir kenarına kazıyorum ve şimdiye kadar bu bilgi ile donatılmadan önce girdiğim tüm havuzları dehşetle düşünüyorum. Bundan sonra ise bir havuza girmeden önce uzunca bir süre çocukların tuvalet alışkanlığını izlemeyi düşünüyorum.. :))
3.GÜN
Hayatımdaki ikinci keçi vakasını yaşamak Afyon’a kısmetmiş..Üniversite’den mezun olduğum yıl uzun bir Karadeniz ve Doğu Anadolu turuna çıkmıştım. Gezinin sonlarına doğru ise, feci bir mide sorunu ile Erzurum’da neredeyse 1,5 gün otelde çaresiz bir vaziyette yatmak zorunda kalmıştım. Bana yardımcı olmaya çalışan bir otel görevlisi ise, teşhisini siz keçi eti yemişsiniz diye yapmıştı. Midem son derece sağlam olduğu için ve hayatımda bir daha öyle bir bela ile karşılaşmadığım için o teşhisin doğruluğuna hep inandım. Ve deja vu... Neredeyse 20 yıl öncesinin benzer belirtilerini yaşamaya başladığımda teşhişte hiç zorluk çekmiyorum. Bir önceki gün otel dışında yediğim nefis bir tandır’a yüklüyorum suçu..
Aman Ayşegül, buraya detoks için gelmiştin, bak işte şimdi tüm toksinlerden tam arınıyorsun diye kendimi teselli etmeye çalışsamda faydasız. Ateş ve ağrı, sevgili keçinin son parçası da bedenimden ayrılana kadar devam ediyor...
Halbuki bugün Afyon’daki diğer önemli oteller, Oruçoğlu ve Korel’e gidip, bir çay içme ayaklarında casusluk yaparak size rapor vermeyi planlamıştım ama hayat bu, bazen inatçı bir keçi tüm planları bozabiliyor...
Bu durumda mecburen duyduklarımı buraya aktarmak zorundayım...Ama siz gene de gitmeden daha detaylı bir araştırma yapın derim. Özetle, Oruçoğlu farklı hayat tarzlarına hoşgörü ile yaklaşırken, şehrin en yeni ve en güzel oteli Korel daha bir iktidar yanlısı imiş. Haremlik selamlık olayı otelin pek çok alanında uygulanırken, eğer benim gibi akşam yemeğinde, günü 1-2 bardak güzel bir kırmızı şarapla uğurlamak eğiliminde biri iseniz bunu maalesef tüm gözlerden uzakta kendi odanızda yapmak zorundaymışsınız. Kısacası, bir bardak şarabı içerken sakın ola kullara görünmeyin, nefs'lerine güvenemeyip, onları bozma ihtimalinizden korkuyor olabilirler, ama Tanrı ile başbaşa odanızda yalnız başınıza içebilirsiniz..İnanın bana O sizi anlayacaktır, sonuçta her şeyi yaratan ve gören O değil mi??? Kalbinizin rengini de bir tek O görebilecektir....
Bütün günü odada geçirdikten sonra, kendisini yediğim için sürekli ve derin bir pişmanlık duyduğum sevgili keçinin son partiküllerinin bedenimi terketmesine güvenerek gala gecesi yemeğine iniyorum. Yemekler kesinlikle muhteşem gözünüyor ama merhum keçinin hayali hala beni avlamaya devam ettiği için hiç birine dokunmaya cesaret edemiyorum. Yaklaşan Noel ruhuna yakışan bir biçimde koca bir dilim ekmek ve bir bardak şarapla karnımı doyurmaya çalışıyorum. Bana inat, ara sıcak olarak koca bir dilim ızgara sucuk veriyorlar. Ah! sevgili İkbalciler benimle zorunuz ne?
Gecenin yıldızı ise şarkıcı Gülşen....Biraz televole muhabirliği yapmak gerekirse, kadın Allah için hakikaten sıfır beden ve göze hitap ediyor...ama her şey işte orada bitiyor. Sesi, yorumu iyi mi kötü mü anlamak mümkün değil çünkü yapılan tüm ses düzenlemeleri onun sesini, enstrümanların arkasında bırakmak üzere düzenlenmiş. Dinleyici ile diyaloğu 15 yaş civarı hoş ama boş biri ayarında. Biraz evvel bir bütün halinde önümden gitmek zorunda kalan, mangalda cızır cızır kızarmış sucuğun hatırasına şarkılardan fal tutmaya çalışıyorum, ama mümkün değil. Yine malum ses düzenlemesi, şarkı sözlerini anlamak imkansız.. Allahtan birazdan Sezen Aksu şarkıları söylemeye başlıyor da, tanıdık bir müzik olduğu için ekmeğim ve şarabımla şarkılara eşlik etmeye çalışıyorum...Programın ortalarına doğru masalar yavaş yavaş boşalmaya başlıyor....Sonunda ben de pes ediyorum.. Sonrasında bu yorumlarımı aktardığım mavilimon’un baş muhabiri sevgilim ise konu ile ilgili yılın bombasını patlatıyor...İlk kasetini yapmaya çalıştığı günlerden tanıdığı Gülşen, meğerse o sıralar sıfır bedenin bayağı uzağında oldukça kilolu biriymiş....
Bu arada otelleri kıyaslamak isterseniz... Gülşen İkbal’de, Lerzan Mutlu Oruçoğlu’nda... Korel’in Bayram sanatçısı ise Ahmet Özhan.... ;)
4. GÜN
Dönüş yoluna çıkmadan evvel, son kahvaltı için yemek salonundayım... Midem çok iyi, son bir sucuk yüklemesi yaparak yola çıkmak Afyon’daki son hedefim.... Heyhat.. Keçinin laneti yine üzerimde, kahvatıda sucuk cinsinden yine sadece yumurtalısı var.. Ahh! İkbalciler alacağınız olsun....
Son bir iş olarak otelden ayrılmadan önce, bahşiş kutusuna yüklüce bir miktar bırakıyorum... Bunun yetmeyeceğini düşünerek, etrafta gördüğüm tüm personele ayrı ayrı teşekkür etmeye çalışıyorum...Dünyanın ve güzel yurdumun pek çok yerinde sayısız otelde kaldım, ama böylesine bir personel ile ilk kez karşılaşıyorum...Bayram yoğunluğuna karşın sanki her biri, otelin sahibiymişcesine müşteri ile ilgili... Üstelik ilgi ve alaka sadece sözde değil, gönülde de...Helal olsun size İkbal çalışanları...
Uzun lafın kısası, bu yazıyı özetlemek gerekirse.... Kış tatillerinizden birinde mutlaka ruhunuza uyan Afyon otellerinden birinde kaplıca deneyimini yaşayın...Değecektir....
9 yorum:
Keçinin başına açtığı iş dışında ,herşey çok harika...Hele suyun sıcaklığını duyunca kafamın bir yerine "bir gün gidilecek" diye not aldım...(Umarım "o gün", bir gün gelir.)
Bu arada söylemeyi unuttum; evine hoşgeldin Ayşegül...
cok güzel yazmışsın zevkle okudum ve bana yaşattın oraları
Hoşbulduk sevgili mavimantar, Hakikaten bu kaplıca işini tavsiye ederim. Kesinlikle çok keyifli bir olay..
Sisyhpos, teşekkürler, yorumların çok değerli...
Bol kahkaha, gülümseme ve ağız şapırdatmaları eşliğinde okudum yazını.:) Ama valla ayıp etmişler, insan şöyle saf kan bir sucuk atar ortaya değil mi? İçki meselesi, personelin alakası, iyi masaj ve spa imkanları akıl çeliyor, gidilecek, yazından sonra karar verdim. Açıkçası be de türbanlı hakimiyetinde mekanlar olduğunu sanırdım. Yarısı türbanlı, diğer yarısı 60 yaş üstü!:) Neyse ki değilmiş.
Mide bozukluğun haricinde güzel bir tatil olmuş. Artık bu kadar dinlenmeye Meksika'ya başlarsın belki:)))
Kardesin o resimdeki porsiyona laf ettiyse, ayip etmis vallahi! ben hic kaymagi ayvasindan buyuk porsiyon görmedim, yuh yani :))).
Gercekten tembellik etmek icin kasvetli havalarda birebir tatil olmus Aysegul, umarim tekrar gidersin, bizim sansimiz 0...2008 de de keyfin hep yerinde olsun, Sevgiler cok Isvec'ten...
Sevgili Geveze kalem,
yeni bir yerlere gitmezsem, Myanmar bitince söz bir sonraki durak Meksika olacak...Hatta size en gizli margarita tarifimi bile yazacağım :))
Sevgili Hedikli ev'in annesi, sana da mutlu yıllar... Bu arada kardeşim 2 metrelik bir dev dir, dolayısı ile porsiyonların ona ufak gelmesi normal :))
Gezi notlarının ardından sankı bır mola vermıs gıbısın:) ya da yazın bana oyle geldı, zamanım ve bol param olursa-yanı ıkısı bır arada olursa- Afyon'dan once Kuba'ya gıdesım var Aysegul nolcam ben boyle:))
Sevgili butterfly,
bence kesinlikle ve önce Küba olmalı... Afyon nasıl olsa burnumuzun dibi ne zaman gidilse olur..:))
ne zamandır bakamadım neler olmuş adaşım mavilimona böyle, çok geçmiş olsun :.)
anlaşılan güzel bir tatil geçirmişiz. biraz geç de kalmış olsam, mutlu yıllar :)
Yorum Gönder