10 Temmuz 2007 Salı

Kumari - 2


Yaşarken tanrıça olmak, tapınılmak, ya da hemen hemen her isteğinin kullarınca anında yerine getirilmesi pek çok kişiye vay be dedirtebilir ama hayat bir Kumari için çokta havai fişekli bir gösteri değildir.

Kumari seçilen kızın hayatı o andan itibaren tamamiyle değişir. Sarayına yerleştikten sonra ailesi tarafından ara sıra ziyeret edilebilir ve seçilmiş bir kaç oyun arkadaşı dışında etrafında sadece bakıcıları vardır. Sürekli kırmızılar giyer, saçlarını topuz yapar ve alnına her daim üçüncü göz çizilmiş olur.

Kumari Sarayından ancak yılda bir kaç kez bayramlar zamanı çıkabilir. Onun dışında dünyayı pencerelerin ardından izlemekle yetinecektir. Bize sarayının penceresinden göründüğü kısa süreden aklımda kalan tek şey kızın gözlerindeki meraktı. Sanki bizim onu merak etmemizden daha çok o bizleri merak eder gibiydi.

Bir Kumarinin tüm bedeni gibi ayakları da kutsaldır.Ayaklarının yere değmesi onun kirlenmesine neden olacağı için, dışarı çıktığında, inananlar tarafından ya kucakta taşınır ya da bir tahtırevanda dolaştırılır. Eğer tapınaklardaki kimi törenler için ayaklarının yere değmesi gerekirse, beyaz bir örtünün üzerinde yürür. İnananlar ayaklarına dokunarak kutsanacaklarına inanırken, Nepal Kralı’da yılda bir kez Kumari’nin ayaklarını öperek, hanedanının kutsanmasını bekler. Kumari asla ayakkabı giymez, çok gerektiğinde kırmızı çoraplarla idare etmesi beklenir.

Günlük yaşamı sırasında kimse Kumari’ye emir veremese de kendisinden kesinlikle bir tanrıça ya uygun şekilde davranması beklenir. Zayıf karakterli bir tanrıça kullarına da iyilik getirmeyecektir.
Kumari’nin gücünün büyük olduğuna ve bir bakışının bile iyi talih getireceğine inanılır. Bu nedenle onu bir an olsa bile görebilmek için pek çok kişi sarayının altında bekler.
Daha şanslı olanlar ise Kumari ile sarayında görüşebilenlerdir. Devlet görevlileri dışında, kan hastalıklarından ve adet kanaması düzensizliklerinden rahatsız olanlar onun bu konulardaki özel güçlerinden şifa ararlar. Kendisini ziyaret edenleri tahtında oturarak karşılayan, getirdikleri hediyeleri kabul eden Kumari sessizce karşısındakini dinler. Bu sırada inananlar onun hareketlerinde kendi kaderlerini bulurlar. Kumari eğer ağlarsa ya da yüksek sesle gülerse ciddi bir hastalık ya da ölüm. Gözyaşları içinde kalması ya da gözlerini oğuşturması derhal ölüm, titremesi hapishane, el çırpması kraldan korkulması için neden, getirilen yiyeceklerden alması finansal kayıplar olarak yorumlanır. Eğer görüşme sırasında Kumari sessiz ve hareketsiz bir biçimde kaldıysa bu her şeyin iyi olacağının ve tüm dileklerin yerine geleceğinin işaretidir.

Geleneksel olarak Kumariler hiç bir eğitim almazken son dönemde bu değişmiştir. Katmandu’daki asil Kumari özel öğretmenlerinden en azından okuma yazma öğrenirken, diğer Kumariler okula gidebilmekte ve asil Kumari’nin aksine ailelerinin yanında kalabilmektedirler.

Tanrıçalığın bitiş tarihi beklenmedik bir anda gelir. Genç kız adet görür görmez tanrıçanın bedeninden çıktığına inanılır ve Kumari de bir anda sıradan bir ölümlüye dönüşür. Daha önceden saraydan ayrılırken sadece bir adet altın para alan Kumarilere, bir kaç yıl önce Nepal hükümeti ayda USD 40 aylık bağlamış.

Normal hayata dönüşün, günlük yaşama adaptasyonun, hatta sokakta yürümeye alışmanın ne kadar zor olduğunu tahmin etmek zor değil. Bir batıl inanca göre de eski bir Kumari ile evlenen erkeğin altı ay içinde kan kusarak öleceğine inanılır. Ama bunu çok takmayan Nepal’li delikanlılar da olmalı ki yaşı genç olanlar hariç tüm Kumariler evlenmiş ve çoluk çocuğa karışmıştır.

Kumariler ile ilgili çeşitli yazıları okurken ve sonrasında yazarken şu anda Datça’da bizimle beraber olan 5.5 yaşındaki yeğenim Ayşe ile kıyaslama yaparak, bir şekilde onların yaşadıklarını anlamaya çalıştım. Ayşe sarı saçları ve mavi gözleri ile Kumari olamazdı ama olduğunu varsayarsak, kullarını dehşet içinde bırakacağı kesindi. Onu konuşmadan, pasif bir biçimde bir tahtın üzerinde her gün saatlerce oturuyor düşünmek en deli hayallerimde bile imkansız. O yaşlardaki tüm çocuklar gibi, sürekli kıpır kıpır, sürekli konuşan, konuşmazsa şarkı söyleyen, ara sıra hiçbir neden yokken kalkıp kendi kendine dans eden, ha bire bir şeyler atıştırmak isteyen bir kız çocuğunun hareketlerini Nepal’lilerin gözünden yorumlamayı bir denesenize. Her halde dünya’nın sonu geldi diye düşünürler ve ülkede binbir türlü kaos çıkardı diye düşünüyorum.
Fotoğraflar Nepal News Gazetesi ve Yahoo’dan.

Hiç yorum yok: