3 Mart 2008 Pazartesi

RAPA NUİ - PASKALYA ADASI (1)

Daha önce Kudüs yazıları ile mavilimon'un konuğu olan sevgili gezgin arkadaşım Aynur Koç, bu kez de Türkiye'den Paskalya adasına yapılan ilk turun katılımcılarından biriydi. Gözlemlerini ve harika fotoğraflarını yine bizlerle paylaşıyor. Paylaştıkların için çok teşekkürler arkadaşım, yolların hep açık olsun...



AH O HEYKELLER


Daha ilk okuldayken ders kitaplarının arasına gizlediğim dünya atlasını sık sık açarak gözlerimi kapatıp bu adaya gitmeyi düşerdim.Sizinde elinizin altında bir harita varsa açın , Güney Amerika’nın Pasifik Okyanusu tarafına gidin. Harita ayrıntılıysa şanslısınız demektir. 100 kadar adadan oluşan Polinezya adalarını hemen bulabilirsiniz, ama Şili’nin 3400 km doğusunda ,Tahiti’nin ise 4020 km kuzey batısında bulunan RAPA NUİ’yi hemen bulamazsınız.İşte ben bu kez çocukluk düşümün peşinden buraya adeta dünyanın en yalnız noktasındaki RAPA NUİ’ye gelmek için Şili -Santiago’dan 5 saatlik iç uçuş dahil İstanbul’dan toplam 25 saatlik bir yol katettim.







Altımızdaki uzun mavilikten sonra uçak yavaş yavaş alçalmaya başladığında ada tüm gizemi ile ortaya çıkmaya başladı.




Tüm adalarlarda (Bali ,Phuket,Hawai gibi) sizi karşıladıklarında o adanın çiçeklerinden yapılmış kolye takarlar. MATAVERİ havaalanında da bizi öyle karşıladılar.




Adaya gelen ilk Türk Grubu olarak hepimizde farklı bir bir heyecan var.Bir an önce heykelleri görmek için dinlenmeyi bile düşünmeden, her biri denize bakan odalarımızda fazla kalmayarak gezimize başladık.Önce HANGA ROA’daki tek salonlu müzeye gittik.Bir iki farklı buluntu ve bol fotoğraflı salonda ada hakkında ön bilgileri dinliyor gibi gözüyoruz ama gözlerimiz camdan dışarda. Çünkü orada göreceğimiz ilk heykel grubu bulunuyor.
KOŞUP KUCAKLAMAK
Müzeden çıktıktan sonra onu gördüğümde hiç yabancılık çekmedim.

O kitaplarda yıllarca karşı karşıya olduğum tanıdık MOAİ’ lerden biri idi. Adı KOTE RİKU.




















Koşup onca iriliğine rağmen kucaklamak istedim. Başında kırmızı şapkası ile bir kaidenin üzerinde tüm heybetiyle bizi karşıladı.
Adadaki 974 heykelin içinde sadece AHU KOTE RİKU’nun gözleri yerinde duruyor.

RAPA NUİ’de bu devasa heykellere MOAİ , üzerlerine yerleştirildikleri tören platformuna AHU, şapkalarına da PUKAO adı veriliyor.
AHU KOTE RİKU’nun yanında 5 ‘li MOAİ Grubu - AHU TAHAİ’lerde diğer ,tüm Moailer gibi bakışları yerleşim bölgesini görecek şekilde yerleştirilmiş.

Polinezya inancında güç atadan/manadan geliyor bu gücü insanları görebilecek şekilde duran MOAİ ler aracılığı ile halka yansıtıyorlar.Bu nedenle adanın tüm kıyı boyunca ve içerlerde sırtları denize dönük şekilde duruyorlar.

TE PİTO TE HENUA =DÜNYANIN SONU
Bir zamanlar bu adada bu devasa heykelleri yapabilecek, yerlerinden kaldırıp dikebilecek teknolojiye sahip insanların yaşadığını düşünmek bile heyecanlandırıyor.
Adanın ilk sakinleri MS.400’lerde Polinezya ( Birçok ada) takım adalarından birinden 2 kano İle yola çıkan kral HOTU MATUA ve 20 kişilik ailesidir.Okyanusta günlerce süren zor ve uzun yolculuklarından dolayı adaya ‘ TE PİTO o TE HENUA’ yani dünyanın sonu adını verirler.

Ama bugün dünya bu adayı , Ümit Burnu’na gitmekte olan Hollandalı Amiral Jacop Roggeween’in adaya çıktığı 5 Nisan 1722 gününün Paskalya olması nedeniyle adaya Paskalya =Isla de Pascua adını vermesi ile PASKALYA ADASI olarak tanıyacaktır.
Günümüzde Adalılar kesinlikle yerel ad olan RAPA NUİ ‘yi kullanıyor.

VAİ HU HANGA TE’ENGA

Bu bölgede 376 MOAİ var. Tepeye baktığımızda kimi yan yatmış,

kimi sadece baş,

Tepenin yamacı MOAİ tarlası gibi.


Adada 3 adet dizüstü durumda olan MOAİ’den biri de burada. Adı TUKU TURİ. Tuku(eğilmek),Turi ( Diz).

Mısırdaki bitirelememiş Obeliks gibi burada da kayanın içinde oyulmaya başlanılmış ama bitirilememiş MOAİ’ler var.



Ziyaretçilerin MOAİlerin yanına çok yaklaşmaması için özel park bekçileri devamlı kontrolde. Bizdeki Nemrut dağındaki heykellerin üzerinde içki içen turistleri düşününce üzülüyorum.Burada sadece atlara söz geçmiyor, gönüllerince heykeller arasında turluyorlar.
Tepeye MOAİ’lerin arasından tırmanmak çok zevkli. Peşpeşe yolunuza çıkıyorlar.




En tepeye ulaştığımızda birden Okyanusun derin mavi rengine eşlik eden 15 MOAİ ‘yi görüyoruz.

Arkamızda ki krater gölü ile önümüzdeki okyanus arasında manzaranın tadını çıkarıyoruz.
AHU TONGARİKİ
Şimdi bu 15 heykelin yanındayız. İnsanlar onların yanında ne kadar ufak kalıyor .


Satranç taşları gibi dizilmişler..Arkadan görünüşleri..

Bir resimli roman tadındaki bu macera tabi ki daha bitmedi.. Adanın diğer bölümleri bir sonraki yazının konusu. Bu arada benim yazdığım Sri Lanka yazılarıda, Paskalya tatili dönüşünde...

5 yorum:

Geveze Kalem dedi ki...

Okumaya başlar başlamaz aklıma hemen Nemrut Dağı gelmişti. Ama bir hatayı mutlulukla düzeltmeliyim ki en son 2005 yılında gittiğim Nemrut gezisinde heykellerin ziyaretçilerle temasının engellenmiş olduğunu gördüm. Demir çitlerin ötesine geçemiyorsunuz. Bu sevindirici bir durum elbette.

Devamını da bekliyorum, paylaştığınız için teşekkürler.

ilknur dedi ki...

Bu seyahati gelecek sene tur lideri olarak büyük bir ihtimalle ben yapacagım. Bundan dolayı heyecanla okudum yazıyı. Ellerinize sağlık...İyi ki gitmişsiniz, iyi ki burada yayınlamışsınız. Devamını bekliyorum...Sevgiler,iko
www.ikonundunyasi.blogspot.com

Berceste dedi ki...

Hizina yetismek ne mumkun Aysegul derken, konuklarin anilari da eklenince, harika gezi yazilari dizisi cikiyor ortaya. Kitap yapmali bunlari...

Unknown dedi ki...

Aman Allahım oraları görebilmek için neleri feda etmezdimm:(

Unknown dedi ki...

Sevgili Ayşegül;

Aklımızı çeliyorsun! Hani diyorum ki, şöyle bir G.Amerika ve devamında da Rapa Nui ve Polinezya...
Sevgiler