12 Temmuz 2007 Perşembe

Saba Melikesi Belkıs




Nepal’in yaşayan tanrıçalarından sonra, bugün de bir kraliçeden bahsedeceğim. Ama öyle tarihin binlercesini gördüğü sıradan bir kraliçe değil o. Eski Ahit’te, Kuran’da, İncil’de ve Yahudi efsanelerinde adı geçen bir kraliçe. Saba Melikesi Belkıs.

Pek çok kültürün, pek çok ülkenin sahiplenmeye çalıştığı, kendine göre yorumladığı bir kadın Belkıs. Güzelliği, bilgeliği semavi dinlerin kitapları, efsaneleri aracılığı ile günümüze kadar ulaşmış. MÖ 10. yüzyıl civarlarında yaşadığı varsayılan Belkıs, başkenti Mağrip olan günümüz Etiyopya, Somali ve Yemen topraklarını kapsayan Saba Krallığının kraliçesi.

Günümüzde halen adının çok bilinmesinde, işin magazin boyutununda önemi var tabiki. Hz Süleyman’la aşkını, çevrilen filmler, yazılan kitaplar, sahnelenen operalar ve baleler sayesinde neredeyse hepimiz biliriz. İslami Kaynaklar Hz Süleyman’ın Belkıs ile evlendiğini yazar ancak buna karşın İncile’e göre Belkıs kendi Tanrılarını bırakarak, İsrail’lilerin Tanrısını kabul etmiştir. Kuran’daki hikayeye göre,

Hüdhüt kuşu, hayvanlarla konuşabilen Süleyman Peygamber'e Saba adlı bir ülkeye gittiğini ve oradaki halkın güneşe taptıklarını söyler. Süleyman melikeye kendisine itaat etmeye davet eden bir mektup gönderir. Melike adamlarına danışır. Onlar "Biz güçlü kuvvetli kimseleriz, zorlu savaş erbabıyız; buyruk ise senindir, artık ne buyuracağını sen düşün" derler. Melike, elçileriyle Süleyman'a hediyeler gönderir. Süleyman hediyeleri küçümser ve Allah'ın kendisine çok daha iyilerini bahşettiğini söyler.

Cinlerden biri gidip melikeyi getirebileceğini belirtir. Süleyman'ın bilgili adamlarından biri de "Gözünü açıp kapamadan ben onu sana getiririm" der. Melike gelince onun krallığının da Süleymanın ki gibi olup olmadığı sorulur. Melike aynı olduğunu söyler. Daha sonra Süleyman'ın camdan köşküne girince zemini su sanarak eteklerini toplar. Süleyman onun su değil billur olduğunu belirtir. Rivayete göre Süleyman Peygamber bilgisine çok güvenen melikeyi şaşırtmak için camdan zeminin altından su akıtmış ve içine balıklar koymuştur. Bunu yapmaktaki amacı melikenin bilgisini zorlamak ve onu ilahi irşadı kabule hazırlamaktır. Melike "Rabbim! Ben gerçekten kendime yazık etmişim. Süleyman'la beraber âlemlerin Rabbi olan Allah'a teslim oldum" der ve İbrahim geleneğinden gelen tek tanrılılığı kabul eder

Efsanelerde nedenini çözemediğim bir şekilde, nedense Belkıs’ın bacaklarındaki kıllardan da bahsedilir. Hz.Süleyman’ın camdan köşküne girdiğinde, suda olduğunu zanneden Belkıs eteklerini yukarı toplar ve bu sırada gözüken tüylü bacakları Süleyman'ın hiç hoşuna gitmez ve onun tüylerinden kurtulması için bir alet icat eder. Şimdi kimin selüliti var hesabı o zamanın magazincilerini de kimin bacakları kıllı sorusu meşgul ediyormuş gibi geldi bana ve bu arada ilk epilasyon aleti fikri de kimden çıktı öğrenmiş oldum.

Bir kadının kalbi ve erkeğin aklı ile ülkesini yönettiğine inanılan, adaleti ile gönüllerde taht kuran ve o dönem Ortadoğu coğrafyasının en güçlü kadını olan Belkıs, Yemen’lilerin medarı iftiharı. Günümüz sosyal hayatında yeri olmayan, kara çarşaflar ardına gizlenmiş, bugünün Yemen’li kadını ise işin ikilemi.

İkinci Fotoğraf Marib’te Belkıs’ın Tahtı olarak da bilinen ay tapınağı.
.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Merhaba,
Melikenin bacaklarındaki kıllar kıssasını Hz.Süleymanın onun Lilith olabileceğinden şüpheyle bacaklarını açmasını sağlaması olarak yorumluyorlar...yani bacakları kılsızmış aslında :)...malum Lilith'in bacakları keçi gibi kıllıymış,acaba bu hali Samael'le birlemesinden sonra mı peydahladı....:)))

Unknown dedi ki...

""Cinlerden biri gidip melikeyi getirebileceğini belirtir. Süleyman'ın bilgili adamlarından biri de "Gözünü açıp kapamadan ben onu sana getiririm" der. Melike gelince onun krallığının da Süleymanın""

getirilen melikenin kendisi degil,tahti olmali