Boğaziçi Üniversitesi’nde girdiğim ilk ders rahmetli Prof. Demir Demirgil’in Ekonomi 101 dersiydi. Yıl 1983. Her zamanki güleç ve keyifli anlatımıyla bize hoşgeldiniz derken, ‘ Sizleri farklı bir dönem bekliyor, siz Özal’ın çocuklarısınız, hayatlarınız daha farklı olacak.’ diye bir kehanette bulunmuştu.
Hayatlarımız ne kadar farklı oldu bilemem ama bizden bir öncekilere göre son derece apolitik bir kuşak olduk. Böyle bir dönemde üniversite’de Siyeset Bilimi okudum, dolayısıyla -izm’leri, onları yaratanları, takip ve uygulayıcılarını son derece iyi bilmeme rağmen hepsi benim için birer ders konusu olmaktan öteye gidemedi. Artılarını ve eksilerini öğrendim, sınavlarda iyi not aldım o kadar..Sonrasında ise, Demir Hoca’nın kehanetindeki gibi bankacı olup, finans öğrendim...
Hayatlarımız ne kadar farklı oldu bilemem ama bizden bir öncekilere göre son derece apolitik bir kuşak olduk. Böyle bir dönemde üniversite’de Siyeset Bilimi okudum, dolayısıyla -izm’leri, onları yaratanları, takip ve uygulayıcılarını son derece iyi bilmeme rağmen hepsi benim için birer ders konusu olmaktan öteye gidemedi. Artılarını ve eksilerini öğrendim, sınavlarda iyi not aldım o kadar..Sonrasında ise, Demir Hoca’nın kehanetindeki gibi bankacı olup, finans öğrendim...
İşte tüm bu nedenlerden dolayı, Küba’da Che’nin mezarını ziyarete giderken, grupta benden daha yaşlı kişilerin son derece heyecanlanması, kimilerinin yollardaki çiçek satıcılarını, mezara koymak için adeta yağmalamaları, Che’nin mozolesi önünde nemli gözlerle uzun uzun dikilmeleri, beni aslında son derece şaşırtan bir olay olmuştu. İşte tam orada yıllar sonra Demir Hoca’nın laflarını hatırlamıştım.Herkes hayalinde ki Che’ye selam durdu bende benimkine...
Ben Motosiklet Günlükleri’ndeki Che’yi çok sevdim. Onun maceracı ruhu, yaşama bakışı çok hoşuma gitti. Onunla beraber Latin Amerika’yı baştan başa gezdim, gezerken gezerken ne hoş, ne yakışıklı bir adam bu diye düşündüm. Özellikle Alberto Korda’nın çektiği fotoğraflara bakınca ne kadar güzel güldüğünü farkettim. 1959 yılında Fidel ve arkadaşları ile çıktıkları bir tekne gezisinde, yine Korda’nın gözlerinden, o yakışıklı ve daha da önemlisi bu özelliğinin farkında olan Che’yi gördüm. Çok yakışıklı ama son derece ulaşılabilir görünen, yani en tehlikeli erkek grubundan. :)
Kadınlı erkekli bir grubun arasında, üstündeki gömleği çıkartıp, balık tutan, kitap okuyan, belki de Korda’nın makinelerinden biriyle fotoğraf çeken hep o. Diğerleri resmi bir davetteymişcesine giyimli ve uslu uslu kendilerine düşen köşelerde. Böylesine güzel, böylesine sıcak bakabilen, gülebilen bir adamı, yargısız infazları ile ünlü bir adamla aynı bedene koyamadım. Sonuçta Che benim hep kafamı karıştırdı...
Bugün Küba’da Castro’nun resimleri fazla gözükmese de Che her yerde. Devrim sonrası Che’nin Küba’dan ayrılmasında Castro ile uyuşmazlığa düşmeleri pek çoklarınca kabul edilmesine rağmen, bugün Castro bir zamanlar ki arkadaşının halen geçerli popülaritesini son sürat kullanmakta.
Fidel Castro ise benim gözümde hep çok hırslı, başarılı,ve daha önce de yazdığım gibi çok şanslı bir adam oldu. Rakiplerinin gerek şans eseri, gerekse kendi tarafından ortadan kalkmasında çok şaşırtıcı bir şey olmasa da, devrim sonrası, en yakın silah arkadaşlarının şaibeli şekillerde ortadan kalkmaları onun tek adam olma tutkusunu benim gözümde netleştiren olaylar. Sierra Maestra’daki yoldaşlarından pek çoğu sonraki yıllarda devrime ihanetten yargılandı, kimi ölü, kimi yurt dışına kaçtı. Devrimin komutanlarından olan Che kısa bir veda mektubu ile Küba’yı terk etti, diğer önemli bir komutan, kırsal kesimin en sevdiği lider Camilo Cienfuegos ise şaibeli bir uçak kazasında öldü. Sonuçta devrimin çekirdek kadrosundan Fidel’in yanında sadece kardeşi Raul kaldı.
Bugün pek çok kişinin aklında ki soru Fidel’den sonra Küba’nın ne olacağı. Bence burada doğru soru Raul’den sonra (tabi ki Fidel’den daha uzun yaşayacağını varsayarak) ne olacağı olmalı. Castro halen ülkenin lideri, özellikle kırsal kesimlerde devrime ve Fidel’e bağlılık halen çok yüksek.Ancak şu anda Fidel’in sürekli dalgalanan sağlık durumu nedeniyle, ülkede ipler Fidel kadar karizmatik olmayan ama son derece başarılı bir yönetici olduğu bilinen Raul’un elinde. Raul ayrıca ordu’nun tam desteğini almış durumda. Küba ordusunun bir özelliği ise, ülkenin en önemli gelir kaynağı olan turizm sektöründe pek çok önemli yatırımının olması. Anlayacağınız hem silah onlarda, hem de para...Raul ile birlikte çalışan çok deneyimli ve başarılı bakanlar olmasına rağmen, bunlardan hangisinin Raul sonrası ordu’nun desteğini alacağı ise şu anda meçhul...
Che'nin fotoğrafları Alberto Korda'dan.
7 yorum:
:)
Che'nin Bolivya Günlüğü'nde mi okumuştum ,yoksa kulaktan kulağa yayılan bir rivayetmiydi ,tam anımsayamıyorum ama,Che'nin de aralarında bulunduğu gerilla savaşı veren bir grup,dağlarda kaldıkları süre boyunca içme suyu dışında su yüzü görmezler.Ve Che bu durumu "çoraplarımızı çıkardığımızda çizme gibi dimdik duruyorlardı" diye esprili bir şekilde anlatır.:D
Benim dönemimde Che Guevara, isyankar ruhun esin kaynağı, mücadele simgesi olarak görülürdü,günümüzde ise bir marka haline geldi.Pek çok tişörtün, kitabın, posterin üzerinde yer alan o meşhur portresi,pek çok ünlüden daha fazla bilinir durumda.
Demir Demirgil tipik liberal bir ekonomist oldugu icin, Özal'in bizim icin sans oldugunu söylemesi cok dogru...Ben de isletme ihtisasi'nda okurken (1989-1990)1 yil ders almistim, cok renkli biriydi...Benim de aklimda kalan sözu, "yuksek enslasyonun nedeni GAP yatirimlaridir", demesiydi...
Che'nin en bilinen markalardan birisi olması konusunda haklısın mavimantar. Ama bu ününü sanırım biraz da çok erken yaşta ölmesine borçlu. Şu anda koca göbekli, yaşlı bir adam olsaydı, pek kimse bu değişen dünya da dönüp de eski günlerini hatırlamazdı gibi geliyor bana.
Demir Hoca kesinlikle Boğaziçi'nin unutulmazları arasında benim için alp&ege'nin annesi. Yaptığı derslerde çok eğlenirdik...
Zevkle okuyorum yazilari, tesekkur etmek istedim:)
Belki o dönemin çocuklarından biri olsaydın bu gün Fidel Castro'nun 'şanslı' olduğunu söyleyebilecek kadar rasyonel bir görüşe sahip olamayacaktın. Bu 'Özal'ın çocukları'nın bir savunusu değil, bizdeki hasar çok daha ağır, bu bir gerçek. Hatta tarih bizi 'x generation' diye adlandırıyormuş, yakın bir zamanda öğrendim. Biliyordum aslında ama bunu bir yerlerde okumak, birinin bana 'hiçsin' demesi kadar ağır geldi. Sonuçta o dönemin çocuklarının bizdeki hasarı görebildiği (eleştirebildiği)kadar bizler de onların yanlışlarını ayıklayabiliyoruz tutucu coşkuları içinden.
Yazılarını okudukça eğer sen de bir eğitimci olsaydın, tıpkı bu gün Demir Hoca hakkında bahsedildiği gibi övgüyle anılırdın diye düşünüyorum. :)
Sevgili morkoyun, senin yazılarında beni en çok eğlendirenlerden, sana da buradan teşekkürler.
Bu generation X terimini ben de duymuştum,gevezekalem, o şimdi biz mi oluyormuşuz? Evet biz çok eleştirilen ama bir taraftanda eleştirebilen bir kuşak olduk. İyimiyiz, kötümü çok bilmiyorum ama fena da değiliz galiba..
Kesinlikle iyi bir kuşaktan geliyorsunuz. Bir de kendi kuşağıma baktığımda, sizi daha iyi anlıyorum.
Yorum Gönder