5 Haziran 2009 Cuma

İran'lı Civanlar : Zurhane

Mavilimon’a yazdığım yazılar arasında iki tanesinin okunma sayısı diğerlerine göre açık ara önde gidiyor. Kübalı Seksi Kadınlar, ve Kemer’de Rus Kadınlar. Yazıların başlıklarından, okuyanların cinsiyetini tahmin etmek için alim olmaya gerek yok. Farkettim ki kendi hemcinslerimi oldukça çok ihmal etmişim. İşte bu açığı kapatmak için buyrun size İran’lı Civanlar….

İran’ın Zurhane’lerini sanırım ilk kez yıllar önce yabancı bir televizyon kanalında izlemiştim. Ünlü İran’lı güreşçilerin oralardan yetiştiğini anlatıyordu. Sesler ve görüntüler inanılmaz etkileyiciydi. Dolayısıyla rehberimiz Mustafa Bey Yezd’de bir gece bizi Zurhane’ye götüreceğini söylediği zaman aklıma gelen görüntüler yıllar öncesinin o televizyon programından oldu. Binadan içeri girer girmez o görüntülerin neredeyse tıpatıp aynısını görmek ise başlıbaşına bir şaşkınlık. Ancak televizyonun bizlere ulaştırmayı başaramadığı bir şey vardı ki, insanı daha içeri girer girmez çarpıyordu. Kokular…Girişte ziyaretçilerin çıkardığı ayakkabılardan ve antreman yapmakta olan civanlar’dan gelen ter kokusu hakikaten burnunun direğini anında nakavt ediyordu.

Geleneksel spor klüpleri olan Zurhanelerin geçmişi İran’ın İslam öncesi dönemine dayanıyor. Pers imparatorluğunun İslam orduları tarafından yıkılmasından sonra, geleneksel sporlarınını açık alanda yapamayan Persli atletler ve savaşçılar, çalışmalarını sürdürmek için özel evlerde ya da salonlarda toplanmaya başlıyorlar. Bir şekilde göz önünden çekilerek, yer altına çekilen bu spor faaliyeti zaman içinde İslam ile uzlaşarak halka açık kendi kapalı alanlarını oluşturmaya başlıyorlar..

Zurhanelerin mimarisi ise o zamandan bu zaman çok fazla değişiklik göstermiyor. Tavanda tek bir açıklığı olan koni biçimli yapılarda, antreman yapılan yer zeminin aşağısında yer alan bir daire yada sekizgen şekilli bir oyuk. Seyirciler zeminin etrafına sıralanmış sandalyelerde yada yerdeki halılarda oturuken, sporcular çalışmalarının çok büyük bir kısmını bu oyuğun içinde yapıyorlar. Bir de seyircilerden biraz daha yüksek bir yerde oturan mürşid adı verilen müzisyenler var ki onlarda çaldıkları tefler ve okudukları dualar ve şiirlerle atletlere adeta tempo veriyorlar. Teflerden çıkan sesler insanı transa sokma özelliğinden olsa gerek şamanların davullarını hatırlatıyor bana. Bu sesleri aşağıdaki küçük filmde duyabilirsiniz.

Zurhanelerde yapılan hareketler ve kullanılan aletler İran’ın her yerinde aynı. Ancak kimileri Şii inancını kendine rehber edinirken kimileride daha milliyetçi bir ideoloji çizgisinde çalışmalarını sürdürüyorlar. Dinsel odaklı olanlar dualar ve İmam Ali’yi yücelten şiirler seçerken, milliyetçi çizgide olanlarda ise İran’ın ulusal destanı şahnameden parçalar okunurmuş.

İster dinsel,ister de milliyetçi çizgide olsun Zurhanelerde her bir harekete peygamber ve ailesinin adını anarak başlanıyor. Hareketler daha çok dayanıklılık, ve ağırlık kaldırmaya yönelik. Benim izlediğim bir saatlik antremanda tek ayak üzerinde zıplayarak hızlı bir şekilde sürekli kendi etrafında dönme ve Zurhanenin alameti farikası boy boy lobutları çevirme en çok tekrarlanan çalışmalar oldu.

Zurhanedeki sporcularda dört farklı rütbe mevcut. Yeni başlayan ve eğitimi bir pehlivana emanet edilenler nuvçeh, ilerlemiş olanlar nuvkaşte ve üçüncü sırada da pehlivanlar var. En üstte ise antreman programını da düzenleyen pehlivanların lideri pehlivan-ı pehlivan.

İran’da yüzyıllardır sürmekte olan bir geleneğe birinci elden tanık olmak, İran seyahatimin kesinlikle en güzel anlarından biriydi. Eğer bir gün yolunuz düşerse kesinlikle tavsiye ederim.

Hiç yorum yok: