5 Mayıs 2007 Cumartesi

Yemek Zamanı

Seyahatler nedeniyle bir ay ara verdiğim spora dün yeniden başladım. Yeniden başladım işin doğrusu ama sanki yeni başlamış gibiyim. Bugün bütün kaslarım hafiften sızlıyor. Dün cross aletinde kan ter içinde son on beş dakikayı bitirmeye çalışırken hem Suriye de hem de Güneydoğu Anadolu da yediğim mezelerin, kebapların ve tatlıların acısının çıktığını biliyordum.

Suriyede ana yemek meze demek yanlış olmaz sanırım. Baştan öyle çeşitli mezeler geliyor ki, sonrasında gelen yemeklerin çokta bir anlamı kalmıyor. Ana yemek olarak safranlı pilav yada tütsülenmiş bir çeşit bulgur olan frik pilavı üzerine et ve tavuk eti ve Lebeniye adı verilen içinde ufak içli köftelerin bulunduğu yoğurt çorbası aklımda ilk kalanlar. Biri hariç yediğim kebaplar oldukça sıradandı. Eğer bir gün yolunuz Şam Halep arasındaki otoyola düşerse, önünde üç kat yüksekliğinde bir Eyfel Kulesi maketinden tanıyabileceğiniz Tower Restaurant ın özel yemeği sahanda domatesli köfteyi sakın atlamayın. Karnımı tıka basa doyuran ama gözümü bir türlü doyuramayan yemeklerden biri oldu. Yedikçe yedim, sonrasında da gelsin sodalar. Suriye de iyi bir meze adresi ise Şam daki Beit Sitti Konağı. ( http://www.beit-sitti.com/ )

Ancak Suriyedeki en birincil lezzet bana göre hem göze hem de damağa hitap eden tatlılar. Halepte de Şamda da öyle çok tatlıcı dükkanı var ki, vitrine özenle dizdikleri baklavalara, şöbiyetlere, dolamalara adete kuyumcu vitrinine bakarmış gibi bakıyor insan. Bizdekilere göre daha az tatlı ve şerbetli olmaları insanın, içini baymadan, yeme kapasitesini arttırıyor. Birde tabii künefeciler var. Ocağın üzerinde sıcak sıcak tuttukları künefeyi bizim paramızla 60-70 kuruşa yiyebilmek münkün.

Güzel kebaplar ise sınırın bizden olan tarafında. Daha önce gidenler artık kalitesini bozmuş diye beğenmeselerde ben en güzel kebabı Gaziantep te İmam Çağdaş ta yedim. Orada yediğim sebzeli kebabın tadı hala damağımda. Eğer benim sevgilim gibi kebap diyarına düşmüş hızlı bir vejetaryan iseniz, restaurant ın sahibi Burhan Çağdaş a bu durumu ilettiğinizde harika bir sebzeli Ali Nazik yaptırtıyor, herkesi mutlu ediyor. İmam Çağdaş ın fıstıklı dolamaları, ve bülbül yuvaları da kebap üzerine özellikle tavsiye edilir.

Gaziantep e gittiğinizde Elmacılar çarşısının çıkışında yer alan 1640 yılında inşa edilmiş Tahmis Kahve de, sıcak bir zahter çayı da içmeyi unutmayın. Nargile meraklılarının arasında dinlenmek için keyifli bir mola.



Diyarbakır a geldiğinizde, oteli de olan Aslan Lokantası en güzel kebapları ve sulu yemekleri yiyebileceğiniz yerlerden biri ama tam öğle yemeği saatinde giderseniz sıra bekleyeceğiniz neredeyse kesin. Diyarbakır a gelince alınacak ve tadılacaklardan biride Atlas ın badem ezmesi. Ekinciler Cd. No15/C de yer alan bu küçük dükkanın badem ezmesi, Bebek badem ezmesi ile rahat rahat yarışır, fiyatının ucuzluğu ilede bir kaç tur bindirir.

Antakya ise yine meze cenneti. En güzel mezeleri şehrin şelaleleri ile ünlü Harbiye sinde Kervan restaurant ta yedik.Şehir merkezindeki Anadolu reataurant ın hem mezeleri hemde kebabları güzelmiş ama ben kalamar ızgarıyı bulunca diğerlerini pas geçtim.



Ben kahve içmeyi çok sevmem ama kokusuna ve ritüeline hayranımdır. Suriye, Urfa ve Mardin civarlarında kahveye katılan kakule benim çok hoşuma gitmese de, Urfa ve Mardin in acı, koyu kahvesi mırra kesinlikle tadılmalı. Kahvenin 3-4 saat kaynatılması ile yapılan mırra küçük fincanlarda birer yudumluk porsiyonlarda servis ediliyor. Koyu, acı ve sonrasında ağızda hafif bir ekşilik bırakan bir tadı var. En güzel mırra yı Urfa çarşısının içindeki bir kahvede içtik. Çok kaliteli bir espresso tadında olan bu mırra nın hilesi ise kaynarken içine kattıkları biraz neskafeymiş.

Fotoğraflar:
Halep te tatlıcı dükkanı
İmam Çağdaş ın fıstıklı dolaması ve Suriye nin fıstıklı sarması
Urfa da mırra

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Eee maşallah doğrusu Ayşegül hanım, yemeğe bu kadar meraklı birisi olarak fotoğrafta hiç de kilolu durmuyorsunuz. Demek ki bunu spora borçlusunuz. Yazılarınızdan sizin bir kebap hayranı olduğunuzu anlıyorum. Bilmem gittiniz mi ama İstanbul'da en iyi kebabı yiyebileceğiniz iki adres vardır: Eminönü'nde Hamdi ve Kadıköy'de Çiya. Bu iki yerde sevdiğiniz kebapların en iyilerini tadabilirsiniz. Özellikle Çiya kebap dışında güneydoğu mutfağıyla da size çok değişik lezzetler sunar. Yazınızda göremedim ama gittiniz mi bilmiyorum. Mardin'de Cercis Murat Konağı diye bir lokanta varmış, gidenler çok methederler. Benim zamanımda yoktu. Künefeyi bir de Antakya'da tatsaydınız da aradaki farkı görseydiniz. Önemli olan peyniri ve hamurudur. Bazı yerlerde dil peyniri ve kadayıf hamuru ile yapıyorlar ama onun esası Hatay peyniri ve künefe hamurudur (kadayıf hamuruna göre daha kalındır). Antep'deki Tahmis Kahvehanesini nasıl öğrendiniz? Bu yazınız beni çok mutlu etti. Orayla ilgili çok hoş bir hatıram vardır. Çok uzun yıllar önce hayatımda ilk defa o kahvehanede menegiç kahvesini tatmıştım. Bilmem siz de denediniz mi? Bilirmisiniz ne olduğunu? Yabani fıstık, yani aşılanmamış fıstık ağacının meyvesi olan menengiçden kahve de yapılıyor, sabun da. Adına Bıttım sabunu diyorlar, belki gezinizde rastlamışınızdır. Ama Urfa'da mırraya neskafe katmalarına anlam veremedim. Bu güzelim kahvenin de mi ahlakını bozdular?! Olacak iş mi şimdi bu? Mırra varken Nescafe daha doğmamıştı bile. Nereden duydunuz siz bunu? Şaşırdım ve üzüldüm doğrusu. Tam turistik olmuşlar, kahvehaneler cafe oldu, bakkallar market, mırra da payını aldı bundan. Neyse sözümü, merakla bundan sonra nereleri yazacağınızı beklediğimi belirtmekle bitirmek isterim. Sorumu lütfen bağışlayın ama, bu kadar gezecek zamanı nereden buluyorsunuz? Yoksa turizm işiyle mi ilgilisiniz? Sağlıcakla kalın.

Ayşegül Taştaban Erzincanoğlu/ Behçet dedi ki...

Çiya yı tabiki biliyorum, hatta Tahmis kahvesini bize tavsiye eden sahibi Musa beydir. Kadıköy e geçtiğimizde mutlaka uğrarız. Benim mesleğim turizm değil, bankacıydım ama kendimi erken emekli ettim, seyahat etmeyi ise hep çok sevmişimdir. Yazacak daha pek çok yer var ama fotoğraflarda biraz sorun yaşıyorum çünkü dijital kamerayı son 2-3 seyahattir kullanıyorum. Eski seyahatler klasik tarzda oluduğu için tarayıp kullanmak zorundayım. Sizde pek çok yer gezip görmüşsünüz gibi, neden bir blog ta siz yazmıyorsunuz. Seyahat fotoğraflarımı yeni yeni www.flickr.com/photos/maviagt adresine yüklemeye başladım, ilgilenirseniz onlara da bir göz atın.