18 Mayıs 2007 Cuma

Urfa'nın çarşıları

Urfa son çıktığımız Güneydoğu Anadolu gezisinden yazmak istediğim yerlerden biri, özellikle çarşılarından mutlaka bahsetmeliyim. Öylesine renkli, öylesine canlı ki bu çarşılar hiç farketmeden saatler geçirebiliyorsunuz.

Urfa güzel bir şehir, bence bu güzelliğinin önemli bir kısmını balıklı göle ve çevresindeki parklık alanlara borçlu. Günün koşuşturması içinde insanların, durup soluklanabildiği, sakinleşebildiği bu yeşil alanların Türkiye deki tüm belediyelerin gündeminin tamamen dışında olması, bizim ülkemizin bir talihsizliği diye düşünüyorum. Şehir merkezlerindeki her boş alana ıkış tıkış zevksiz bir bina yerleştirilmesi anayasa ile zorunlu kılınmış sanki...



Tarih boyunca dinsel ögelerin güçlü olduğu bir kent olmuş Urfa. Harran’ın güçlü Ay Tanrısından sonra Hz. İbrahim, ve Hz Eyüp ün burada yaşadığına, buraya gelemeyen Hz. İsa nın ise mendilini gönderdiğine inanılmış. Adem ile Havvanın cenneten kovulduktan sonra geldiklerine inanılan yer de yine burası. Peygamberler kenti diye anılan şehir güçlü bir dinsel kültüre ve yaşama sahip. Sokaklarda örtünmemiş kadın görememeniz bu konuda size hemen bir ipucu veriyor zaten. Bu dinsel kültür ne yazık ki, manevi yaşamın yanında maddi yaşamı da etkilemiş. Büyük toprakların, insanların sahibi olan ağalar bu ünvanlarının yanına bir de şeyhliği eklemeyi son derece faydalı bulmuşlar. Ağa nın sözünden zaten çıkılamazken, mazallah şeyhin sözünden çıkmak dinden çıkmak sayılmış.

Urfa nın çarşılarında dikkatinizi en önce renk renk kumaşların satıldığı dükkanların çekeceğine eminim. Bu parlak kadifelere, pul, sim işlenmiş kumaşlara hayran kalmamak elde değil. Bu kumaşlardan yapılmış bir tür uzun üst ceketi günün her saatinde kadınların üzerinde görmek mümkün. Bende üzerinde parlak çiçeklerin olduğu bu kadife üstlere öyle çok özendim ki bir tane almak istedim, ama hazır satılmıyor, bedeninize göre dikiliyormuş. Hemen küçük bir terzi dükkanına girdim ama en erken ertesi güne verebileceğini söyledi. Ertesi gün ne yazık ki biz şehirden ayrılıyorduk, dolayısıyla bu güzel ceketlerden birine sahip olamadım. Bir daha yolum Urfa ya düşerse, ilk gidilecek yer terzi dükkanı olacak.


Kumaşçıları geçerseniz, eşarpçılara yakalanmamanız mümkün değil. Çeşit çeşit dokumalardan ipekliler, pamuklular, mutlaka alınacak bir şeyler bulunuyor, üstelik fiyatlarda Şam dan ve Halep ten daha ucuz. Alışverişten ve dolaşmaktan yorulunca Gümrük Hanın bahçesindeki kahve, dinlanmek için en keyifli yerlerden biri. Mırranızı yada çayınızı içerken etrafta domino oynayanları görmek olası. Küba da ve Yemen de oynandığını gördüğüm bu oyunun burada da karşıma çıkması şaşırtıcı, kökenleri nerelere dayanmakta acaba?

Türlü türlü İsot biberinin satıldığı baharatçıları, tütün dükkanlarını, kilimcileri, sarı parlaklıkları ile kuyumcuları, dericileri, kürkçüleri, artık fabrikasyona geçmiş üretimiyle keçecileri dolaşırken mutlaka bakırcılara da rastlayacaksınız. Tepsilere, tabaklara, kaselere işledikleri Balıklı Göl’ün tombul balıkları, bana hep Urfa yı hatırlatan bir simge olarak kalacak.

Sakın sadece çarşılarla sınırlı kalmayın Urfa da, şehrin daracık arka sokaklarındaki taş evler arasında bir yürüyüş yapmadan, bu evlere acaba büyük eşyalar nasıl getiriliyor, nasıl taşınıyor diye düşünmeden dönmek, birşeyleri eksik bırakmak sayılır ona göre.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Ayşegül hanım, epeydir okuyamadım yazılarınızı. Biraz meşguldüm, Amerikada bulunan kızım bizi ziyarete geldi. Onunla birlikte Ankaraya annesinin yanına gittik, sonra ben döndüm o arkadan geldi. Yani anlayacagınız bir aile trafiği ile meşguldüm. Neyse 2 yıldır görmüyordum, hasret giderdik. Allahtan internet var ve bu yoldan heberleşiyoruz, hatta konuşuyoruz bile. Bilirsiniz herhalde? Kızım Anadadolu Üniversitesini bitirdikten sonra bir burs kazandı ve 2 yıldır Amerikada, seneye dönecek veya kalmak istiyor. Bakalım zaman gösterecek. Evet geziler ve yemekler arasında dolaşıyorsunuz. Çok güzel. Urfanın çarşılarından kopamadınız. Haklısınız da, çok renkli ve harekerlidir çarşıları. Urfalılar sıcak insanlardır ancak muhafazakardırlar. Biberi ve kebabı dışında türkücüleri de ünlüdür. Bunlardan birinin milletvekili olmak istediğini okuyunca hiç şaşmadım. Odunun bile seçilebileceği ülkemizde türkücü niye seçilmesin ki!! Domino oynandığına dikkat etmişsiniz. Doğrudur, Anadoluda pek çok kahvede domino oynandığını görürsünüz. Pek yaygındır. Bu kolay anlaşılan ve fazla kafa yormayan, zarsız her yerde ve şartta oynanan oyunun kökü Çinde olduğu kabul edilir (kimilerine göre Mısır veya Arap kökenlidir). Avrupada ise ilk Venedik ve Napolide görülüyor. Oradan Fransaya geçiyor ve bir moda halini alıyor. Sonra ise İngilterede popüler oluyor. Bize herhalde Araplardan gelmiştir. Bugün dünyanın her yerinde hatta Eskimolarda bile oynandığı biliniyor. Ancak bizim oynadığımız dominonun aritmetiksel şekline karşın Çinde bunun astronomik ve felsefik yanını görürüz. Domino falı bile vardır. Çine gitmiş bir arkadaşım anlatmıştı. Bu sabah erkenciyim, çünkü her cuma Emirganda kahvede arkadaşlarla buluşur tavla oynar sohbet ederiz. Oranın muhtarı çok yakın arkadaşımdır, 3 haftadır ona da uğrayamadım. Kahvaltıdan sonra otobüse atlayıp onlara katılacağım. Size keyifli günler diliyorum.

Ayşegül Taştaban Erzincanoğlu/ Behçet dedi ki...

Ama bu kadar da tesadüf olmaz ki, biraz evvel yukarıda ki Emirgan yazısını bitirip, buraya ekledim, eski yazılar da bir sorun varmı diye bakınırken sizin yazınıza rastladım. Dün biz bugün siz, ama demekki bir gün orada buluşacağız. Siz de eminim muhtar beyin tavla oynadığı o şık giyimli beyefendiler den birisiniz. Ne güzel kızınız da gelmiş. Ben de Lise de iken 1 yıl Amerika da AFS bursu ile kalmıştım, şimdi düşünüyorum da gerçekten büyüdüğüm, kendime güvenimi arttıran bir yıl olmuştu.Domino bilgileri harika çok teşekkürler, bu kadar dünyayı dolaşmış olabileceğini düşünmemiştim. Size Emirgan da güzel bir sabah, lezzetli kahveler ve kazanılmış tavla oyunları diliyorum.